5. Bölüm

46 11 1
                                    

Severek yazdığım bir bölümdü, iyi okumalar!

*****

"Bugün taburcu olacaksın. Birkaç parça kıyafet aldım evden." dedi babası elindeki küçük bavulu yere atıp nefesini dışarı vererek. Ceketini koltuğun üzerine attı ve kapıyı sessizce kapatıp çıktı. Babasının bu cümlesine karşı sevinse mi üzülse mi bilmiyordu genç kız. Duyguları körelmişti sanki. Yorganı üzerinden kaldırıp hastane yatağının diğer tarafına  attı. Yatakta oturur pozisyona gelerek bacaklarını yere saldı. Serumlarını birkaç saat önce çıkarmışlardı. Bir an önce hastaneden kurtulmak istiyordu. Ama eve de gitmek istemiyordu. Ayağa kalktı ve bavula doğru yürüdü. Eline aldı, yatağına yürüdü ve üstüne koyarak fermuarını açtı. İçindeki kıyafetleri tek tek çıkarmaya başladı. Bir deri ceket, gri pantalon, siyah yarım kol tişörtü çıkararak yatağa dizdi. Fermuarını geri kapattı ve çantayı yere attı. Kıyafetleri eline alarak odanın içindeki küçük banyoya ilerledi. Kapısını açıp içeri girdi ve ardından kilitledi. Aynanın karşısına geçti. Göz altları yorgunluktan ve ağlamaktan mosmor olmuştu."Onların dünyası toz pembe, benim gözaltlarım mor." diye geçirdi içinden genç kız. Elindeki kıyafetleri klozetin kapağının üstüne koydu. Lavaboya eğildi ve musluğu açtı. Musluktan akan soğuk suyu, sargılı bileklerini umursamadan avcuna doldurdu ve yüzüne çarptı. Musluktan su akmaya devam ederken başını kaldırıp tekrar aynadaki görüntüsüne baktı. Elmacık kemiklerinden çenesine doğru akan su damlalarını izledi bir süre. Ellerini şakaklarına koydu ve ovaladı, başının ağrısını geçirmek umuduyla. Eliyle musluğun tutmacını aşağı doğru çevirdi ve nefesini bıkkınlıkla dışarı verdi. Bugün, onsuz geçirdi ikinci gündü. Belki de üçüncü gündü, ne kadar uyuduğunu kestiremiyordu.

Aklına kıyafetleri geldiğinde eğilerek klozetin kapağından aldı. Hastane kıyafetlerini oyalanmak istercesine yavaşça üzerinden çıkardı ve yere attı. Gri pantalonunu bacaklarından geçirip giydi. Tişörtü de hızlıca kafasından geçirdi ve pantalonunun içine soktu. Aynaya baktı. Saçları... Kafasını kaşıdı memnuniyetsizce. Eski saçlarını özleyecekti. Ama onu daha fazla özleyecekti. Bu yüzden saçlarının üzüntüsünü kafasından def edip ceketini eline aldı. Eğilerek yerdeki hastane kıyafetlerini aldı. Kapıya doğru yürüdü. Yanındaki çöpkovasının tutmacına ayağıyla bastı ve açtı. Kıyafetleri çöpkovasının içine tıkıştırdı ve ayağını tutmaçtan çekti. Banyo kapısını açarak hastane odasına girdi. Yatağına oturarak babasını bekledi. Gözlerini odada gezdirirken babasının ceketi çarptı gözüne. Orada, yeşil koltuğun üzerinde duruyordu. Ayağa kalkarak cekete doğru yürüdü. Eline alarak ceplerini karıştırdı. Bir sigara paketi bulduğunda eline aldı ve içinden iki tane sigara çıkardı. Babası doktor olduğu hâlde sigara içiyordu ama asla babasını bunun için yargılamamıştı. Bir elinde paketten çıkardığı sigaraları tutarak diğer eliyle ceketin cebine geri koyuyordu paketi. Ceketi de aynı hâlinde koltuğa yerleştirdi. Diğer elindeki sigaraları pantalonunun sol cebine koydu. Tam elini cebinden çekiyordu ki odanın kapısı tıklatılmadan hızla açıldı. Genç kız, babası içeri girdiğinde, "Güzel zamanlama." diye düşündü içinden. Gülümseyerek kendine doğru gelen babasına bir tepki vermedi. Babası kollarını kızının beline sararken genç kız, yine bir tepki vermedi. "Biraz olsun toparlanmana sevindim." dedi babası genç kızın kulağına doğru fısıldayarak. Genç kız zorda olsa çok az bir şekilde tebessüm etti. Kendini gülmek için daha fazla zorlarsa yüz kaslarının kopacağını düşünüyordu. Yüzünü buruşturdu. Babası genç kızdan ayrılarak yatağın üzerindeki genç kıza ait ceketi aldı ve bir anne özeniyle giydirdi. Hemen ardından kendi ceketini giyen babası yerdeki bavulu hızla eline aldı ve genç kıza gitme vakitlerinin geldiğini söyleyerek kapıyı gösterdi. Yavaş adımlarla kapıdan çıktı genç kız. Koridora çıktığında gözüne gelen ışıl ışıl beyaz ışığa karşı gözlerini kıstı. Babası hastane odasının kapısını kilitlerken genç kız olduğu yerde durdu. "Papatyalar?" diye sordu kendisine merakla bakan babasına. Babası küçük bir kahkaha atarak genç kızın omzuna elini attı ve kendine çekti. "Arabadalar benim küçük meleğim." dedi genç kızın kısa saçlarına bir öpücük kondurarak.  Genç kız, babasının bütün bunları kendisini iyi hissetmesi için yaptığını biliyordu. Ama belli etmiyordu. Genç kız, kendisine ondan başka kimsenin dokunmamasını, öpmemesini istiyordu. Ama ne yazık ki; genç kızı seven çok insan vardı etrafında. Genç kız böyle düşüncelerle boğuşurken son anda babasının omzundan tutmasıyla döner kapıya çarpmaktan kurtulduğunu farketmesi uzun sürmedi. Kapıdan geçmeleriyle beraber babası genç kızın birkaç adım önüne geçerek arabaya doğru yürüdü. Arabanın kilitlerinin açılma sesini duymasıyla adımlarını hızlandırdı genç kız. Bu yerden gitmek istiyordu. Hatta mümkünse bu dünyadan.

PalyaçoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin