Baş kaldırış

15.2K 950 106
                                    

Lanet olsun! Lanet olsun! Arabanın lastiğini tekmeliyordum sinirden.Gece deli gibi yağan yağmur suları caddeleri mahvetmişti, bende ara sokaklardan sabahki davaya yetişmeye çalışırken ana yola çıkamadan  çamura saplanmıştım. Babam beni mahvedecekti. Allah kahretmesin! Çıkartmaya uğraştıkça daha da batmıştım. Hemen yol yardımını arayıp çekici çağırmıştım ama onlar da sinirimi iki katına çıkartmıştı. Bir saat bu çamurun içinde çekici beklemek zorundaydım. Konuştuğum kızın sesi bu kadar güzel olmasa ortalığı yıkacaktım ama kadınlara karşı zaafımı yenemiyorum. Hele de o kadar tatlı dille konuşurken. Gece telefonumu kapattığım için sabah açar açmaz Simay'dan seçmelerle karşılaştım. Bu kız hiç mi akıllanmayacak ya? Çocuk gibi, birde bu kızla evlenmemi bekliyorlar. Ömrümü yedi resmen, bir takip cihazı takmadığı kaldı peşime, onu da yapmıştır diye baya diken üzerindeyim aslında. Telefon yine çalmaya başlamıştı. Kaçışım yok açmalıydım.

"Efendim Simay"

"Dün geceden beri neredesin sen? O kadar mesaj attım, aradım, neden cevap vermiyorsun?"

"Sana da günaydın Simay. Keşke Fatih iyi misin? Başına bir şey mi geldi deseydin ama nerede! Aklın fikrin beni araştırmakta."

"Özür dilerim aşkım. Kötü bir şey mi oldu."

"Çamura saplandım. Telefonun şarjı da bitti. Dağın başında kaldım. Ancak şimdi şarj bulup çekici çağırdım." Felaket yalan sallıyordum, hem de birbiri ile bağlantısı olmayan ama şuan onun duymak istediği bunlar olduğu için, konuların alakasızlığını bağlayamıyordu. Onun için varsa yoksa ben. Her yalanıma kolayca kanıyordu."

"Aşkım çok özür dilerim. Ofise geçince yanına gelirim. Kendine iyi bak bay."

Ya bu kız cidden geri zekalı. Beni sevdiğini söylüyor, ama sadece gezelim, yiyelim içelim derdinde. Ben bile bu ukalalıkla bazı şeyleri artık idrak etmeye başladım. Simay'ı gördükçe babama acımıştım. Neler çektirmişim adama yıllardır. İşe başlayalı bir yıl olmuştu. Daha önceleri aylak aylak para harcıyordum sadece. Gerçi işe başladım diyorsam da ofiste biraz takılıp, bir kaç davaya bakıyordum. Bu bile benim için iyiydi.

Hele şükür çekici görünmüştü yolda. Arabanın arkasına takılıp asfalta kadar çıkartmıştı beni. Daha sonrada elim ayağım çamur içinde yola koyulup  ofise gittim aceleyle. Bilerek öyle gittim ki babam gerçekten yolda kaldığımı anlasın, yalan söylediğimi düşünmesin. Ofise girer girmez güzel sekreterim Merve telaşlanıp yanıma gelmişti.

"Fatih bey iyi misiniz? Size kıyafet getirebilirim isterseniz?" Gülerek yüzüme bakıyordu. "Yada ben değiştirebilirim sizin için uygunsa?"

"Belki daha sonra Merve'cim babam ofisinde mi?"

"Evet, Burak Bey ile beraber sizi bekliyorlar." Ceketimi çıkartıp, pantolon paçalarımı sıyırdım.

"Merve'cim sen bana kıyafet hazırla banyoya, ben geliyorum." Apar topar babamın yanına gitmiştim. Kapıyı çalmadan içeri girdim.

"Selam millet."

"Bu ne hal oğlum? Nerelerdeydin? İyi misin?"

"Fatih hayırdır?" Burak kıçıyla gülüyordu halime.

"Arabam çamura saplandı."

"Neredeydin de araban çamura saplandı? Evde değil miydin? Nerede saplandı çamura? Babam doğal olarak soru yağmuruna tutmuştu beni. Ağzımı arıyordu aklınca. Aradan Burak lafa karıştı. Nereye gittiğimi gayet iyi biliyordu çünkü.

"Mustafa amca dün benim bir müvekkilim ile görüştü. Annem rahatsızlandığı için ben gidemedim. Eskişehir'e gitmişti."

"Evet,  yağmur bastırınca yola çıkamadım sabah çıktım bende erkenden, ama yollar çok kötüydü."

Kurbağa PrensessWhere stories live. Discover now