Bölüm-3

4K 283 43
                                    

Gözlerimi açtığım da öksürüyordum ve saçlarım hala ıslaktı. Başımda bir doktor ve Rüzgar vardı. 

" Ne oldu bana..? " diye sordum mırıldanarak ve öksürmeye devam ettim. Ağzımdan sular çıkıyordu resmen. Üzerimde bir bornoz vardı ve kendimi çok kötü hissediyordum. Nefes almakta zorlandığımı da söyleyebilirim.. Doktor Rüzgar'a bir şeyler söyledikten sonra odadan çıktı ve Rüzgar'la baş başa kaldık. Öfkeyle gözlerime bakıyordu.

" Beğendin mi yaptığını ! Bana oyun yapacaksın diye kendini öldürüyordun ! " dedi ve yavaşça doğruldum.

" Ne oyunu ya ben gerçekten yüzme bilmiyorum ! " dedim ama beni hiç tınlamadı ve güldü.

" Bu saçmalık daha fazla devam edemez biliyorsun demi Ilgaz? " dedi ve donup kaldım.

" Ya neden inanmak istemiyorsun ki? " diye bağırdım birden ve geri sustum. Ne yapıyordum ben böyle.. Şuan Rüzgar'la kavga ediyordum. Yani sevdiğim adamla.. Bu muhteşem bir şeydi.. Bana inanmaması normaldi gerçi. Çünkü Ahu çok iyi bir yüzücüydü.. Beni ne zaman Ahu olarak görmekten vazgeçeceksin ki..! 

Masal başlamıştı ve ben süresini bilmiyordum.. Bu yüzden her anımın tadını çıkarsam iyi olacaktı.. Belki de hala bir rüyadaydım. Rüzgar'dan başka hiç bir şeyi düşünmek istemiyordum ve varlığı görüntüsü bana resmen huzur veriyordu. Lakin o hala bağırıyordu.

" Bu evlilik olmayacak zaten. Buna izin vermeyeceğim. Bir şekilde kutulacağım senden ! " diye bağırırken birden elimi uzattım ve eline dokundum.Oda aniden sustu. Daha sonra merakla elimi kollarında gezdirdim. İlk defa onu hissediyordum ve gerçekti.. Şaşkınca ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu ve yüzünü avuçlarımın arasına alarak yanaklarını hoşladım. Neredeyse heyecandan bayılacaktım ve tepkisizdi. Daha sonra dudaklarına dokundum ve kirpikleriyle oynadım. Bir diğer elimle de sol elini tutuyordum ve terlemeye başlamıştım. Elimi saçlarına attığım da göz göze geldik ve yüzünü ekşitti.

" Ne yapıyorsun..? " diye sordu şaşkınlıkla ve gülümsedim.

" Seni hissetmeye çalışıyorum.." dedim ve yüzünün şekli değişti. Gülümseyerek gözlerinin içine bakarken parmaklarımı yumuşak saçlarının arasından geçirdim ve aniden geri çekildi. Sersemlemişti. Yataktan kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Daha sonra bana hiç bakmadan konuştu.

" Ellerin.. Çok soğuk.. " dedi ve odadan çıktı. Bende avuçlarıma bakarak gülümsedim. Daha sonra kendimi kahkahalarla yatağa attım. Yastığıma sıkıca sarılarak gülmeye devam ettim. İçim kıpır kıpırdı ve heyecandan delirmek üzereydim..Şuan en büyük hayalimi yaşıyordum ne mutlu bana !

Yataktan kalktıktan sonra bugün bir türlü giyemediğim mavi parıltılı elbiseyi giydim ve inanılmaz mükemmel görünüyordum. Daha önce hiç böyle bir kıyafetim olmamıştı ve çok yakışmıştı. Aynanın karşısına geçip defalarca döndüm ve gülümseyerek kendimi seyrettim. Daha sonra ıslak saçlarıma saç kurutma makinesi ile şekil verdim ve hafifte makyaj yaptım. Tam anlamıyla bir prensese dönüşmüştüm.. 

Hizmetçilerden birisi öğle yemeğinin hazır olduğunu söyleyerek odaya geldi ve onunla birlikte aşağı indim. Anlaşılan o ki Rüzgar böyle bekletmelerden hiç hoşlanmıyordu. Masaya geçtiğim de sabah oturduğu yerdeydi ve bende tam karşısına oturdum. Neredeyse yüzüme hiç bakmıyordu. Sadece masaya otururken göz ucuyla elbisemi süzmüştü o kadar.

" Afiyet olsun.." diye mırıldandım ve başını salladı. Ahu ile aralarının bu denli bozuk olduğunu hayatta tahmin edemezdim. Fakat ben Ahu değildim ve bunu ona hissettirmem gerekti..

" Yemekler çok lezzetli görünüyor.." dedim gülümseyerek.

" Ye o zaman. " dedi ciddi bir şekilde.

Onun karşısında kendimi bir çaylak bir asker olarak görüyordum. Çok ciddi tavırlar takınmasının yanında oldukça da sinirli tepkiler verebiliyordu. Nasıl hareket edeceğimi bilmiyordum çünkü ben ciddi anlamda onu tanımıyordum.. Belki de öncelikli işim onu tanımak olmalıydı..

Çatalı sol elime bıçağı da sağ elime aldım ve bir anda gözlerini tabağıma dikti.

" Yanlış ! " diye mırıldandı ve ona döndüm.

" Yanlış olan ne? " diye sordum ve dişlerini sıktı.

" Çatalı sol eline alacaksın ve bıçağı da sağ eline. " dedi.

" Bunun ne önemi var ki? Hem ne demişler her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. " dedim ve kaşlarını çattı.

" Şuan yoğurt yemiyorsun ama ! "

" Yemeğine döner misin lütfen bunun ne önemi var ki? " dedim şaşkınlıkla ve önümde ki eti kesmeye çalıştım. Birden masadan kalktı ve yanıma geldi. Sert bir şekilde elimden çatalı ve bıçağı aldıkta sonra yerlerini değiştirdi ve sandalyesine geri oturdu. Şaşkınlıkla onu izledim ve hiç istifini bozmadı.

" Nasıl yemek yiyeceğimi de mi sen öğreteceksin? " dedim ciddi bir şekilde.

" Sadece bu bir takıntı. Yoksa senin cahilliğin umurumda değil emin ol. " dedi ve ağzını silerek sofradan kalktı. Şuan resmen beni bozmuştu. Çok tuhaf hissediyordum. Aslında hiç bir şey hayal ettiğim gibi gitmiyordu fakat bunu kendime pekte belli etmiyordum.. Yemek yeme iştahımı bırakmayan Rüzgar'ın hemen ardından kalktım ve ellerimi yıkamak için lavaboya doğru gittim. Daha sonra kapıyı açmaya çalıştım fakat açılmadı. Sabahta böyle tutukluk yapmıştı ve kapıyı zorlamaya başladım. Hem ittiriyor hem de kolunu zorluyordum. Fakat açılmıyordu. Tüm gücümle kapıyı zorlarken tuhaf sesler çıkarıyordum ve kapı aniden sert bir şekilde açıldı. Rüzgar'la göz göze gelince donup kaldım ve birbirine giren saçlarımı düzelttim. Şaşkınlıkla bana bakıyordu.

" Sen ne yaptığını zannediyorsun söyler misin? " dedi sinirle ve yutkundum.

" Ben sadece ellerimi yıkamak istemiştim.."

" Sen manyaksın resmen ya ! Dolu görmüyor musun kilitli kapı ? " diye bağırdı ve yüzümü ekşittim.

" Ya sabahta tutukluk yapmıştı zor açılıyordu ben yine öyle sandım. Hem ayrıca insan bir ses verir..! "

" Evimde senin gibi bir tuvalet sapığının olduğunu bilseydim verirdim canım ! " dedi ve donup kaldım.

" Ne sapığı ya ! Değilim ben sapık falan. Tamam hem niye uzatıyorsun bu kadar özür dilerim. " dedim ve başımı eğdim.

" Lütfen bir daha kilitli olan tuvalet kapılarını zorlamaya kalkışma. Bana bir şey olmaz ama bileğini incitirsin " deyip sinsi bir şekilde sırıttı ve salona geçti. Resmen deli etmişti beni ya ne sapığı ! Çok güzel Ilgaz. İlk günden rezil oldun, her şeyi mahvediyorsun bravo sana Ilgaz. Milletçe alkışlıyoruz seni Ilgaz ! 

Ellerimi yıkadıktan sonra mahcup bir şekilde salona Rüzgar'ın yanına geçtim. Sabah hizmetçilerin verdiği telefonu nereye koymuştum onu düşünüyordum ve dayanamayıp telefonla oynayan Rüzgar'a söyledim.

" Telefonumu nereye koyduğumu hatırlamıyorum çaldırsana bir.." diye mırıldandım.

" Neden aramayı tercih etmiyorsun? " diye sordu.

" Bu koskocaman evde mi? " dedim şaşkınlıkla ve daha sonra rehbere girdi ve K ye tıkladı. Kelebek yazan yere girdi.

" Kelebek.. O kadar özel olduğumu bilmiyordum.." diye fısıldadım kendi kendime ve kafasını kaldırıp bana baktı.

" Hissettirseydim bilirdin..Ama özel olduğundan falan değil..Kelebek tam anlamıyla seni temsil ediyor.. Bilirsin, kelebeklerin ömrü 2 gündür..." 

Bir Dilek Tut AşktanTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon