İçgüdü

7.5K 517 100
                                    

Bahçenin kapısına oturmuş bir yandan etrafı izliyor bir yandan ise düşünüyordum. Adrian gideli bir gün olmuştu. Herkes sessizliğini koruyordu ve bu sinir bozucuydu. Diğer yandan ise beni beklemeden geçen zaman sanki durmuş ve inadına geçmiyordu. Uykum bile uğramıyordu gözlerime.

Kalbimde atan bir umut vardı. Her geçen saniye vücudumu ele geçiren heyecanın en büyük yoldaşıydı. Her an ağaçların arasından çıkıp geleceklermiş gibiydi. Fakat ne gelen vardı ne giden!

O an alarmların sesi kulaklarıma dolduğunda heyecanla ayağa fırladım. Kulağımı sağır edecek şekilde öten alarmı umursamıyordum bile. Ağaçların arasına dalıp hızla geçide ulaştığımda yüzümdeki gülümsemeyle gelen iki kişiye bakakaldım. Karşımda gördüğüm solgun yüz karşısında yüzümdeki kan çekilmişti. Gördüğümden emin olmak için gözlerimi kapayıp tekrar açtım. Hâlâ oradaydı. Başını kaldırıp bana baktı. Kolunu yanındaki muhafızın omzuna atmış ve ağırlığını üzerine vermişti. Yanımdaki dallar çekilince ortaya Büyücü Kletos çıktı.

"Bu kim?"

Diye sordu muhafıza.

"Bilmiyorum. Gelmesini prens istedi."

Büyücünün sinirlendiğini yüzümü yalayıp geçen sıcak rüzgardan anladım.

"Buna nasıl..?"

"Onu tanıyorum"

Dedim sesimi bulduğumda. Büyücü bana döndü. Gözlerinde yanan mavi ateşin sıcaklığını yüzümde hissedebiliyordum.

"Kim o?"

"Prens Santos. Seviye krallığının veliahtı. "

Büyücü gözlerini Santos'a çevirdi.

"Yaralı bir prens"

Gözlerim havada asılı duran bacağına kaydı. Siyah pantolonunun üzerindeki kurumuş kanı seçebiliyordum.

"Acil müdahale edilmeli"

Muhafız nefes nefese söylendi. Santos'a destek olmak için koluna girdim. Ses çıkarmadı.

Beni tanımamış mıydı?

"Onu getirin"

Diyen büyücü dalların arasından geçerek kayboldu.

"Kendisi çok yardımsever"

Diye homurdandım. Muhafız ses çıkarmadan nefes nefese ilerlemeye başladı. Prens Santos'u sektirerek ormanın içinden geçirdik. Büyücü bizi bir odanın önünde bekliyordu. İçeri girmemiz için kapıyı açtı. Prens Santos'u beyaz yatağa bıraktık.

"Dışarıda bekleyin"

Dedi gözlerini Prens'ten ayırmadan. Odadan çıktığımızda yüzümüze kapanan kapıyla orada kaldık. Koridorun sonunda hızlı adımlarla bize doğru gelmekte olan babamı gördüğümde buradan uzaklaşmak istiyordum fakat geç kalmıştım. Karşımda heyecanla bekleyen adamın mavi gözlerine baktım.

"Adrian dönmedi."

Yüzündeki hayal kırıklığı gözlerine apaçık yansırken arkamı döndüm. Babam detayları muhafızdan alırken sessizce dinledim ve bitirdiğinde oradan uzaklaştım. Bacağına batan zehirli bir iğneden bahsetmişti fakat ne olduğunu bilmediğini söylemişti.

Elanor'un odasının kapısını çaldım ve içeri girdim. Bu haberi ona verdiğimde ne tepki vereceğini bilmiyordum. Bu yüzden haberi yavaş yavaş vermem gerekiyordu. İçeri girdiğimde bana merakla bakan bir çift gözle karşılaştım. Elindeki kitabı yatağa koydu ve gözlerini kırpıştırıp yanına yaklaşmamı bekledi. Yanına oturdum.

DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLESİWhere stories live. Discover now