BEKLEYİŞ

41 1 0
                                    

Herkes gördü, herkes duydu, herkes bildi.
Bu, sensizliğin gölgesiydi.
Bu sessizliğin sağır edici uğultusu,
Bu yokluk, bu karanlık sokaklar...
Nedir bu yolları bağlayan sisli pusu?
Nerden geldi, kara bulutlar gibi inen bu körlük?
Oysa her şeyi ekranlarda gördük.
Her duyguyu yaşadık, duygusuzca.
Bir bomba nasıl yapılır, savaşlar nasıl olur biliyorduk.
Öğrenmiştik nasıl aşık olunacağını da.
Nasıl öldürülür bir insan,
Onu da görmüştük televizyonda.
Artık heyecanlandırmıyordu bizi,
Ne aşklar, ne savaşlar, ne gözyaşı.
Duyargaları hissiz böcekler gibi,
Gün doğumunu aldırışsız bir sıradanlıkla izleyen
Bütün bir insanlık değil mi?

Ne söktük kaldırımları yerlerinden,
Ne kazıdık duvarları tırnaklarımızla.
Bilmiyorduk, Serendip'te başlayan,
İnsanlık tarihinin sonunu.
Puslu yollarda kaybolacak cesaretimiz,
İşkencelere dayanacak gücümüz yoktu.
Sen de gelmemiştin masallara ve yoktun şiirlerde.
Gözyaşıyla yazılmış, ayrılıkla mühürlenmişti zarfımız.
Sana ulaşmak yoktu kaderimizde.
Sadece ellerin, o nakışlı kalemler bile,
Sana ulaşmaya yetecekken,
Esirgedin bizden, öleceğimizi bile bile.

En başından kaybedilmişti bu savaş.
Kalem kırılmış, kimseler kalmamıştı meydanlarda.
Tek kişilikti doğum, tek kişilikti mezar.
Hayat tek kişilikti, ölüm tek kişilik.
Tek perdelikti oyun ve kapandı perde.
En uzun fiildi, hayatımızın özeti.
Sonu gelmeyen bir bekleyişin hayaliyle.


Atakent - Kasım 2011


MAVERAWhere stories live. Discover now