10. Bölüm •Geçmişten Gelen

12.5K 994 502
                                    

YAZARDAN NOT: Bölüme başlamadan önce aslında geçen hafta yazacağım ama unuttuğum notumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çok sevgili okuyucularım, hikayemiz bin okunmayı arkasında bıraktı!!

Evet, paylaşacağım mutluluk notum buydu, bitti :)

Aslında bu notu geçen hafta paylaşmayı gerçekten çok istemiştim ancak yaşlılık işte, unutmuşum. Siz siz olun yaşlanmayın ;)

Bu arada bin okunmanın şerefine satır içi yorum da yaparsınız değil mi? *haleli melek emoji*


Sabah çalar saatin alarmıyla uyandım. Aceleyle üzerimi değiştirip oklarımı ve yayımında yanıma aldıktan sonra kahvaltıya indim. Son dakikaya kadar uyumak istediğim için alarmı 7:30'a kurmuştum. Geç kalmamak içinse resmen koşmam gerekiyordu.

Kafeye girip tabağıma kahvaltılık bir şeyler aldıktan sonra tek başına kahvaltı yapan Taha'nın karşısına oturdum. Bana kısa bir bakış atıp geri tabağına bakmaya başladı.

"Günaydın." dedim. Taha

"Sana da." dedi ama sesi hala uyuyor gibi geliyordu.

"Bünyen bu saatte uyanmayı kaldıramadı galiba." dedim. Taha dertli dertli iç çekerek

"Evet. Gece de erken uyuyayım dedim bir gibi yattım. Ama dön dön uyuyamadım. Alışmışım gün doğarken uyumaya. Bir iki saat ancak uyudum." dedi.

Yüzümü buruşturarak

"Bu kadar uykusuzsan dışarı çıkman doğru olmayabilir." dedim. Taha

"Bir şey olmaz. Şimdi bir kahve içer kendime gelirim." dedi ve kahve alıp geri geldi. Aldığı ilk yudumla biraz daha kendine gelmiş gibi duruyordu.

"Aslında biraz daha erken kalkıp diğerleriyle beraber kahvaltı yapmak istiyordum, konuşmak istediklerim vardı. Ama sonuçta sende ZIKKIM'dansın. O yüzden sana da söyleyebilirim. Ben diyorum ki hazır internete erişimim varken fabrikaları, gemileri, uçakları ve aklına daha ne geliyorsa tekrar mı çalıştırsak? Sonuçta hepsiyle ilgili bütün bilgilere ulaşabiliyorum. Nasıl çalışır, nasıl yapılır, nasıl tamir edilir. Dünyada teknoloji bu kadar ilerlemişen her şeyin yok olmasına izin veremeyiz." dedi.

Tabağımda kalan son lokmamı ağzıma attıktan sonra

"Çok haklısın. Ama bunların hepsini aynı anda yapmamız mümkün mü bilmiyorum. Bence bu konularda edindiğin bilgileri ne olur ne olmaz diye bilgisayarında bir dosyaya kaydedebilirsin." dedim.

Taha yandan gülümseyerek

"Çoktan yaptım. Daha doğrusu istediğim bilgileri harici diskime depolaması için bir program yazdım ama sonuç aynı tabii." dedi.

Taha'ya gülmeden edemedim. Böyle zor durumlardayken bile kendiyle övünmeden edemiyordu. Burada geçirdiğim birkaç günde tamamen çözdüğüm kişilerden birisi Taha'ydı.

"Hadi artık geç kalmayalım." dedim ve ikimizde kafeden çıkarak koşar adım arabaların yanına gittik. Diğerleri çoktan gelmiş ve arabalara binmişti. Arhan, tek başına bir kamyonetin sürücü koltuğunda oturuyordu. Demir'de normal bir dört çeker jeepin sürücü koltuğundaydı.

Eymen dört çekerin arka koltuğunda oturduğundan o tarafa yönelince Arhan camı açıp

"Hey Katniss! Sen buraya." dedi.

Kaşlarımı çatıp Arhan'a baktım. Bu sözü belli ki bana söylemişti.

"Katniss mi? Cidden mi? O kadar yaratıcısın ki gözlerim doldu!" dedim.

Unutulmuş: TürkiyeOù les histoires vivent. Découvrez maintenant