GİRİŞ

15.7K 695 591
                                    

Usulca açılan göz kapaklarının ardından genç adamı, uçsuz bucaksız gökyüzü karşıladı. Ormanın derinliklerinde kurumuş yaprakların üzerinde yatar hâlde buldu kendisini. Ayağa kalkıp kendi etrafında daire çizerek gözleriyle etrafı taradı. Buraya nasıl gelmişti? En son ağabeyi ile avlandığını hatırlıyordu. Sonrası bulanıktı...

"Abi!"

Issız ormanda yüksek sesle, bağırdı. Bağırtısı ormanda yankılanarak rüzgâra karışıp yok oldu. Çağrısına cevap alamamıştı. Son bir kez daha 'Abi' diyerek bağırmış ve sonunda pes ederek ormanın çıkışına doğru yol almıştı. Abisinin onu bırakıp gitmiş olmasına inanamıyordu, asla yapmayacağı bir hareketti. Her hafta sonu ava çıkarlardı ve stres atmış bir şekilde evlerine dönerlerdi. Bugün neler olmuştu da abisi onu bir başına bırakıp gitmişti, üstelik kendisini yerde yatarken bulmuştu? Aklı bir hayli karışık, ormandan çıkarak ana caddeye doğru yürümeye başladı.

İnsanların tek tük bulunduğu sokakta yürürken arada etrafına göz gezdirmeyi ihmal etmedi, gözleri yakınından geçecek bir taksi arıyordu... Evlerine olan mesafe çok uzak olmasa da kendini bir hayli bitkin hissediyor, üzerinde adlandıramadığı hisler barındırıyordu. Zenginlik kokan semte giriş yaptığında uzakta yatan villaya bir an önce kavuşmak için yürüyüşünü hızlandırdı.

Evin kapısının önü gazetecilerle dolmuştu. Ne olduğunu anlamadan, onlara yakalanmamak için evin arka tarafına doğru dolandı ve açık olan mutfak kapısından içeriye girerek abisinin odasına yol aldı. Abisinin odasının kapısı sonuna kadar açıktı. İçeriye girip etrafa göz gezdirdiğinde odasının boş olduğunu gördü.

Çalışma odasına yönelirken, büyük salondan ses geldiğini duyduğu gibi hiç oyalanmadan direk o odaya gitti. Abisini tekli koltukta otururken buldu. Elinde bir kadeh içki vardı. Onu ilk kez içerken gördü. Çok bitkin görünüyordu, göz altları şişmiş ve renk değiştirmişti. Neler oluyordu böyle?

"Abi neler oluyor, neden gazeteciler evimizin önünde toplandılar?"

Abisi oturduğu yerden kalkarak elindeki içki kadehini duvara fırlattı. Sinirli bir şekilde yardımcısı, aynı zamanda yakın koruması olan adama seslendi:

"Mehmet!" diye, seslenmesiyle yardımcısı Mehmet hızla odaya girerek ceketinin önünü ilikledi ve patronunun karşısında saygıyla dikildi.

"Emredin Ayaz Bey."

"Hastaneden yeni bir gelişme var mı?"

"Beş dakika önce haber geldi efendim. Maalesef Azad Bey'in durumu sabit, bir gelişme yokmuş hâlâ komada efendim. Eğer üzerinizi değiştirdiyseniz hemen çıkabiliriz."

"Bana beş dakika ver, sonra çıkabiliriz. Medya mensuplarına söyle açıklama yapacak durumda değilim. Daha sonra toplansınlar."

"Peki Efendim." diyen, yardımcısı dışarıya çıkınca genç adam abisinin önüne geçerek sesini ilk kez yükseltti. Kendisini görmezden gelmesi zoruna gitmişti.

"Abi bana bak! Ben buradayım, hastanede değil!"

Abisi ağlarken kısık sesle mırıldanarak "Lütfen beni bırakıp gitme, lütfen..." dedi.

Canından çok sevdiği abisini ağlarken görmek genç adamı kahretti. Anne ve babasının ölümlerinde bile bu denli içli ağlamamıştı. Genç adam daha fazla dayanamayıp koşarak abisine sığınmak istemiş ve kollarını açıp abisine sarılmıştı. Kendini birden abisinin oturduğu koltuğun arkasında bulmasıyla dehşete kapıldı! Abisinin içinden geçmişti! 'Bu mümkün olamaz!' dedi, bu sefer arkasından sarılmak için kollarını ona uzattı ve gördükleriyle ellerini hızla kendine doğru çekti. Bu kez de elleri abisinin vücudundan içeriye girmişti!

Not: HAYALET (KİTAP)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ