4- Yeniden Doğuş

11.7K 590 148
                                    

Beni nereye götürdüğünü bilmeden öylece gidiyorduk. Ayrıca bıraksa ne yapacaktım? En kötü uçurumdan atardım kendimi. Hayır, o ölüm yöntemini de beceremezdim. Korkaktım.

Ceketi hâlâ omuzlarımdaydı. Arabanın içi sıcacık olsa da çıkarmak istemedim. Başımı yana çevirip gecenin karanlığına gözlerimi gömdüm. Kim bilir saat kaça geliyordu. ''Anlattıklarına inanmak istemesem de inanıyorum.'' Sesiyle başımı ona çevirdim. Direksiyonu sımsıkı tuttuğunu beliren parmak boğumlarından anlayabiliyordum. Bana inanmasına sevinmiştim ama yine yansıtamamıştım yüzüme içimdeki duyguyu. ''Demek hayatını küçük bir evde geçirdin hiç dışarı çıkmadan.'' Gözlerini yoldan ayırmıyordu. Her an o tuhaf sorularına geçiş yapabilirdi. ''Hiç dışarı çıkmadan o küçücük evde ne gibi bir hata yapmış olabilirsin Minikşe?''

Adımı bildiği hâlde bana yine o ilginç isimle hitap ediyordu. Gözlerimi yeniden ona çevirdiğimde bu defa onun da kıvrımlı gözleri bendeydi. Ona fazla bakmayıp başımı yola çevirdim. Birimizin yola bakıp kaza çıkmasını önlemesi gerekiyordu. Ölümden kaçarken başka bir ölüme yakalanabilirdim. Düşüncelerime işkence çekercesine baktım. Bencillik yapıp yine kendimi düşünüyordum. ''Eksik var.'' Ne söylediğini anlamayıp bakışlarımı yoldan alıp tekrar ona çevirdim. Şimdi de o yola bakıyordu. Başımı koltuğa iyice yaslayıp kirli sakalını izledim. Hayatımda ilk kez bir yabancıyı bu kadar derinlemesine inceliyordum ve aynı zamanda konuşuyordum. O benim bu hayatta dördüncü kişim olmuştu bir anda. ''Ailecek intiharınıza sebep olan mevzu eksik.''

Meraklı yönü yine iş başındaydı. Tanımadığı ve onun için yere düşen bir yaprak kadar değeri olmayan bir insanla bu kadar ilgilenmesi beni hem hayrete düşürüyor hem de onu daha çok tanıma isteği oluşturuyordu içimde. ''Ayrıca polisler tarafından aranıyor olmalısın. Ne de olsa olayın bir parçası olarak senin ifaden gerekli.'' O konuşuyordu, ben susuyordum. Zeki biriydi, pürüzlü olan yerlere takılıp kalıyordu. Sessizliğim üzerine tekrar bana dönüp kaşlarını çattı. Cevap vermemem sinirlerini bozuyor olmalıydı ama kelimelerim içimde hapis kalmayı yeğliyordu. ''Yanan evin nerede?''

Sorduğu soru üzerine yutkundum. Bana yanan evimi soruyordu. O artık yoktu, neden soruyordu? Kucağımda duran elimle eteğimi sıktım. Sorduğu sorular karşısında ölümün eşiğinde olmak daha kolaydı. Ona evimi söylesem beni oraya mı götürecekti? Evimi görmeye hazır mıydım? Kederli değildim, gözlerim yaştan yanmıyordu. Sevinçli değildim, dudaklarım yukarı kıvrılmıyordu. Peki ben neydim?

''Böyle susarsan bir yere varamayız küçük kız,'' dediği an ani bir fren yapıp üzerimdeki kemere rağmen ileri atılıp ellerimi torpidoya çarptım. Şaşkınlık ve acı karışımı ellerimi göğsümde birleştirirken genç adam çoktan üzerime eğilmişti. ''Özür dilerim, seni korkutmak istemedim. Canın yandı mı?''

''Ölümden kaçan birini ölümle korkutuyorsun.''

Sesim içime kaçmış şekilde çıkmıştı. Kokusu buram buram vücuduma çarparken koltukta iyice büzüldüm. Çok yakındı. Ona bakmayıp göğsümün üzerindeki parmaklarımı sıktım. ''Ölümünü istesem seni orada bırakırdım Minikşe.''

Nefesi esinti gibi yüzümü okşayıp geçti. Gözlerimi ellerimden ayırmadığım hâlde bir süre daha bana çok yakın kaldı. Ona bakmamakta direndiğimi anlayıp kendi koltuğuna kaydı. Deminden beri çektiğim koku hafifleşip normal nefeslerime döndüm. Korkulu heyecan yanında kanıma başka bir şey daha karışmıştı. ''Ne yapacağız şimdi seninle Minikşe?''

Bunu daha çok soru sorar gibi değil de sitem eder gibi söylemişti. Benimle ne yapacağını ben de bilmiyordum. Arabayı tekrar hareket ettirirken kaçamak bir bakış attım. Sinirli görünüyordu. Ona hikayemi eksik anlattığım için böyle göründüğünden kuşkum yoktu. ''Bana kaçamak bakışlar atacaksan bir konuda anlaşalım," dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi ön cama doğru kırpıştırdım. "Bakmak istediğin zaman bana haber ver ki o an sana bakmayayım. Ben de sana bakacağım zaman haber veririm. Böylelikle göz göze gelmemiş oluruz.''

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora