14: Anlaşılamayan Hisler

774 70 64
                                    

MULTIMEDIA RYAN WILSON! TAMAM TAMAM, ONUN INSAN HALI MODELI... ANLADINIZ SIZ.

*

Oğlu Sam'i sarsarak uyandırdı Gemma. "Ablanın odasında ne işin var?"

Ablasının evden gittiği günden beri onun odasına kalırdı. Yazın orası çok daha serindi.

"Daha rahat." dedi.

Annesi Gemma, kızı Lisa ortadan kaybolduğundan beri oldukça durgundu. Ve bir o kadar da gergin.

"Jessy'nin numarasını biliyor musun? Onlara gitmiştir belki."

Sam yatakta dizlerinin üstünde yükselerek annesinin boynuna sarıldı. "Endişelenme bu kadar. Belli ki sana kırgın. Başına bir şey gelse haberimiz olurdu."

O sıralar evin en olgunu oydu. Annesi ve babası yıkık durumdaydı.

"Polise gidelim diyorum." dedi Gemma.

"Bence biraz daha beklemeliyiz. Gerçekten çıkıp geleceğinden eminim. Bu arada arkadaşının telefonu da yok bende." dedi Sam.

"Peki." dedi ve odadan çıktı annesi.

* * *

Kıyafetlerimi çıkartmadan koltuğa yatıp saçlarımı geriye doğru attım ve bacak arama bir yastık aldım. Sanırım böylesine rahat olduğum için sızmam uzun sürmemişti.

Birkaç dakika aralıklarla gözlerimi açıyor ve yeniden kapayıp dalıyordum. Uyumak, dünya üzerinde insanı mutlu edecek en basit şeydi sanırım.

Gözlerimi bir kez daha açtığımda bu akşam Ryan ile buluşacağım aklıma geldi. Cebimden telefonumu çıkarttım(Pantolonumun cebi vardı, evet, ama Sim'ler iç çamaşırlarının varolmayan cebinden dahi telefon çıkarabilme yetisine sahiplerdi.).

Ryan'dan birkaç mesaj geldiğini görünce başımı geriye yaslayıp koca bir of çektim.

-Müsaitsen şimdi almaya geleyim mi seni?
-Eve döndün müüüü?
-Seni çok özledim...

Komik geldiği için kendi kendime sırıttım.

Direkt olarak Ryan Wilson yazıyordu ekranda. Numara yoktu. O zaman sanırım benim de yoktu. Arama ikonuna basıp bir-iki saniye bekledim.

"Meraktan çatladım." diyerek açtı telefonu.

"Ne diye merak ettin bu kadar? Arkadaşlarımlaydım işte. David de evime kadar bıraktı." dedim.

"Dav... Anladım. Anladım. Geleyim mi almaya seni?"

"Gelebilirsin."

Üstümdekilerden farklı bir şey giymeyeceğimden hazırlanma kaygım falan yoktu. Kendime olan özsaygımdan dolayı bakımlı ve hoş görünmeye çalışıyordum, bunun Ryan ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Her şartta herşeyi salıp paspal gibi gidemezdim de çocuğun yanına.

Sözün özü, popomu kaldırmadan beklemeye koyuldum onu.

O an telefonumun bir Sim telefonu halinden çıkarak bildiğimiz Iphone'a döndüğünü farkettim.

Ufak kare kutucuklar halindeki gerçek hayatta kullandığım tüm aplikasyonları karşımda görüverdim.

David'i stalklamamak için kendimi durdurdum ve telefonumu kilitleyerek pantolonumun cebine geri koydum.

Kapının tıklatılmasıyla yerimden kalktım.

"Merhaba." inci gibi dişleriyle samimi bir şekilde gülümseyen Ryan, kapı pervazına yaslandı.

SIMSEPTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin