13) POYRAZ'IN PLANI

105 28 25
                                    

Herkese iyi okumalar. Eğlenceli bir bölüm yazdım sizlere, yani ben yazarken çok eğlendim umarım sizede beğenirsiniz :)
Yazım hatalarım varsa affola, yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım. ..

Pelin...

Muhteşem Pazar kahvaltısı... Gözlerim kahvaltı sofrasını görmüyor, göremiyor. Başka bir noktaya takılı kaldı... Karşımda oturan iki kişiden bakışlarımı alamıyorum. Cenk! ve Poyraz! İkisi de karşıma oturmuş bana bakıyorlar. Neden bu kadar zor ki hayat!

Poyraz'a çeviriyorum gözlerimi, o her zaman ki gülümsemesiyle gözlerimin içine bakıyor. Karşılık veremiyorum gülümsemesine... Bakışlarım yanında oturan Cenk'e kayıyor bu seferde. Tarif edemediğim, insanın içini ısıtan bir tebessümle bana bakıyor. Gözleri bile tebessüm ediyor. Ona da karşılık veremiyorum...

Gözlerim ikisinin arasında gidip gelmekten yoruluyor sonunda. Göz kapaklarım yavaşça kapanıyor. Kafamı toparlamaya çalışıyorum ama imkânsız! Burnuma dolan gül kokusuyla gözlerimi aralıyorum. Gözlerimin önünde iki tane gül, biri beyaz diğeri ise sarı. O kadar güzeller ki! Sarı gülü tutan ele ve sonrada elin sahibine kayıyor bakışlarım. Poyraz bana sarı gül mü almış.

Dudaklarımda hafif bir tebessüm, gözlerim tekrar sarı güle odaklanıyor. Ne kadar güzel... Bakışlarım yanında ki beyaz güle kayıyor. O kadar beyaz ki bana saflığı ve masumluğu çağrıştırıyor. Beyaz gülü tutan eli takip ediyor bu seferde bakışlarım. Cenk, içimi ısıtan bir gülümseme ile bana bakıyor hala. O kadar güzel bir tebessümü var ki, dudaklarım bu tebessümü karşılıksız bırakmamak istercesine yukarı doğru kıvrılıyor.

Ben Cenk ve beyaz gülü arasında kalırken, sarı gül yavaşça solmaya başlıyor. Yaprakları tek tek kopup yere düşüyor... Ama gözlerimi beyaz gülden alamıyorum. Sarı gülü önemsemiyor kalbim... Tamam kalbim sarı gülü önemsemiyorsun ama ya Poyraz! Poyraz'a bakışlarımı çevireceğim sırada arkamdan bir bağırma sesi dikkatimi dağıtıyor;

"Berke bunu sen istedin!!!" diyen Aylin. Havaya bir domates atıyor ve aşağı doğru düşerken Aylin meşhur tekmesiyle domatesi karşıya son hızla gönderiyor. Gözlerimizin önünden geçen domates Berke'nin suratının ortasına çarpıp dağılıyor. Berke masadan hızla kalkıp Aylin'in karşısına geçiyor. Kafasını yavaşça Aylin'in yüzüne yaklaştırıyor ve ... dıııt...dıııt.

Aptal alarm! İnsan rüyasının ortasından bu şekilde uyandırılırmı!

"PELİNNN! Yarım saattir alarmın çalıyor duymuyor musun? Ne biçim alarm sesi bu! Odamdan kalkıp geldim resmen alarmı kapatmak için ama bizim ki hala duymuyor. Kim cumartesi sabahı saat dokuz da kalkmak ister ki!"

O kadar uzun çaldı mı alarmım gerçekten. Bırak alarmı şimdi nasıl bir rüyaydı o ya?

"Yine saçma bir rüya gördüm"

"Tahmin edeyim Cenk ve Poyraz'ı gördün değil mi?" kahvaltı olayını söylediğinden beri Aylin'in başının etini yiyordum. Ha bir de sürekli onları rüyamda görüyordum.

"Evet ama saçma kısmı o değildi." Sinsi bir gülümseme gönderdim arkadaşıma. Ah bilse rüyanın sonunu beni bir ömür rahat bırakmaz. Gerçi bende bilmiyorum rüyamın sonunu aptal alarm sağolsun! "Sen ve Berke vardı bu seferde. Çocuğun suratına domates attın. Ya ne işiniz var rüyamda! Tam da Poyraz mı Cenk mi sorumun cevabını bulmak üzereydim." Aylin'in gözleri parladı. Günlerdir Berke'ye söylediklerini ödeteceğim diye evde dolanıyor, normal tabi!

"Berke'nin suratı ve domates ha! İyiymiş. Aklıma yattı belki hayata geçirebilirim ama domatese yazık olur."

"Hiç tavsiye etmem canım deneme bile"

(ASKIDA) HAYALLERDE BOĞULMAK #VYM_2016Where stories live. Discover now