14. BÖLÜM: "KÂBUS"

233 14 54
                                    

Linkin Park- Final Masquaerade

-

Kulaklarımda uğuldayan ses yığını.

Dalgalar halinde yayılan ve bana kadar ulaşmayı başarabilen bir topluluk.

Fazla yakınımda olmamasına rağmen işitebildiğim o odun çıtırtısı. Alevlerin arasında gözden kayboluyor ve kendini imha ediyordu.

Işıklanma aniden değiştiğinde, ilk başta uyum sağlayamadım. Renkler birbirinden ayrıldı ve saf bir noktayı seçemedi gözlerim.

Fakat, seçemediğim bir noktanın arasında bir yüz belirdi. Aniden ve hazırlıksız yakalanmıştım yine.

Bu oydu.

Karanlığın tam ortasına yerleşmiş bir çift gözle, gözlerimi nişan alan kişi oydu. Ve onu unutmam imkansızdı.

Ki tanımıştım. Buradaydı. Olmaması gerekirken.

Bundan kaç ay ya da yıl geçtiğini bilmediğim bir zamanda, tekrar karşıma çıkmıştı.

Çatışmanın ortasında onu öldürmeye maruz kaldığım adam karşıma dikilmişti. Ve her ne kadar bir suçlu olsa da onu hayattan kopartmaya hakkım olmadığını biliyorken.

Onu silahımdan çıkan kurşunla öldürmüştüm. İkimize de tercih hakkı tanımadan sonu kendim kesmiştim. Onun teslim olmasına müsade etmeden, vicdanımı konuşturamadan.

Şimdi ise, elimi uzatsam ona dokunabilirdim. O kadar yakınımdaydı ki nefesimi kesiyordu. Ve gözleri, gözleri tıpkı sabahın o ilk saatlerindeki gibi bakıyordu. Yarı boş ve düz.

Şimdi burada ne yaptığını, neden karşıma çıktığını bilmiyordum oysa. Olmaması gereken, zamansız yerde bulunuyordu. Ve, şu an amacı her neyse, vicdanımı temsil eden küçük Ada'yı etkilemeye çalışıyordu. Ya da o şu an küçük Ada'nın ta kendisiydi.

Yine de onu gerçek olarak kabul etmek istemiyordum. Fakat isteğimin dışında sanki kolum başka bir yönlendirme ile hareket ediyormuş gibi öne doğru uzandığında, sadece o boşluğu hissettim sonunda.

"Ştt, Ada." Yanımda adımı haykıran Ilgaz, eliyle kolumu dürttüğünde, yüzüne bakmakta acele etmedim.

Zihnim, içilen sigaranın artığından farksız iken, barın içinin mi soğuk yoksa ruhumun mu soğuktan farksız olduğunu kestiremeyecek kadar karışık hissediyordum kendimi.

Belki de yalnızca saliseler önce görüş alanımın önünde duran gözleri artık görememem bu yüzdendi.

Zihnimin karışıklığına engel olamadan, kişilerin beynimden fırlayıp kaçmasıydı.

Ilgaz yan tarafımda, elini gözümün önünde çırpmaya başladığında, "Üzgünüm, fakat bu senin için değil ucube."dedi.

İlk önce birbiri içerisine karışmış renkler, sonrasında ise, müziğin orta kulağa ulaştığı gürültü duyulduktan sonra onun sesi kulağıma gelirken, yanaklarımın ne yüzünden yandığını bilmiyordum.

Artık birer birer, insanlar satranç tahtasındaki piyonları andırırcasına, yerlerine tekrar yerleştiklerinde sanki başka bir evrenden kopup ayrılmış gibi çıplak olduğumu hissettim.

Ruhum bu ani geçişe ayak uydurma çabasına girerken, aslında insanların en başından beri burada olduklarını hatırladım. Onlar hiçbir yere gitmemişlerdi. Asıl hareket halinde olan kendi ruhumdu.

YABANİ Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora