30.Bölüm: "Meftun"

5.6K 305 64
                                    

Eğer hatam varsa, affola :)

60 küsür K okuyucu, 4K'yı geçen voteler ve 1K'ya yaklaşan yorumlar... hepsi için teşekkür ederim :) Şaka maka 30 bölüm oldu. İyi ki varsınız! Bu da özenle saklanacak bir başka duyuru metni 😉

Uçak, gökyüzünde 2 saatten bu yana süzülmeye devam ederken, Zeynep hala uyanmamıştı. Ara sıra titriyor ve kafasını diğer tarafa çeviriyordu. Hala az önce yaşadıklarının etkisindeydi belli ki. Kerem'in artık rutin olarak yaptığı bir şey olduğu için bu, normal geliyordu ona. Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Sao Paulo'da 1 haftaya yakın süre kalacaklardı. Bunun nedeni dikkat çekmemekti. Kerem Sao Paulo'ya daha önce 5 defa daha gelmişti. Zaten genel olarak kara para aklanan 6 üs vardı: Paris, Sao Paulo, Los Angeles, Berlin, Selanik ve Madrid.

Yanındaki kıvırcığa bakmadan edemedi. Uyurken melek gibiydi ancak uyanınca yeri geldiğinde tam bir cadıya dönüşüyordu! Çirkefti de üstelik. Konuşmaya başladı mı, ölüm fermanı imzalanmış gibi hissediyordu Kerem. İnatçıydı, bu özelliğini sevse de -diğer kadınlardan, etrafındaki diğer kadınlardan onu ayıran özellikti bu- çok aşırıya kaçınca omzuna atıp susturası geliyordu kızı. Bu ilk defa yaşadığı, hissettiği her neyse tuhaftı. Kerem, 18 yaşından bu yana ilk defa kalbinin yerini hissetmişti. Zeynep başı sağ tarafa düşmüş, uyumaya devam ediyordu. Kolu sandalyenin kenarında avcu tavana bakacak şekilde duruyordu. Yukarı doğru sıyrılmış olan uzun kollu badisinin sayesinde süt beyaz kolu meydandaydı. Bileğindeki karartıyı ilk krz fark eden adam, merakla kafasını aşağı eğerek o noktaya odaklanmıştı. Dövmeydi bu... ilk kez görüyordu. Şaşırdı ve bir süre dövmeye bakakaldı. Kendisinde de, dövme vardı. Omzunda, boynunda ve kolunda... hepsinin ayrı bir anlamı vardı genç adam için. Kız içinde bu dövmenin bir anlamı olmalıydı.

Militat omnis amans.

( Her aşık bir savaşçıdır.)

Dudaklarının kenarına konan minik gülümsemeye engel olamazken kızın dövmesinin üzerine, bileğine dokundu. Bu yaptıklarına, aklından geçenlere ve yapmak istediklerine inanmıyordu... hayatına aniden giren ve bedenine kazınan bu kız, adamın ciddi anlamda sınırlarını zorluyordu. Kerem'e bir gün meftun olacağını söyleseler hayatta inanmazdı. Ama Zeynep, genç adam tüm yapmam!, imkansız dediği tabularını yıkmış, yıkmakla da kalmayıp yenilerini inşaaya koyulmuştu. Değiştiğinin, en azından değişmeye başladığının farkındaydı. Bunu ilk anladığında iki dudağının arasından dökülenlerle 'sikeyim böyle sevgiyi!' diye geçirmişti içinden. Parmaklarını kızın bileğinden çekerken yutkundu. Kızın çiçek gibi enfes kokan saçlarının kokusu burnuna doldukça bir tuhaf oluyordu. Az önce kızın bileğine dokunduğu elini yumruk yaptı ve derin bir nefes aldı. Yerinden yavaşça kalkıp uçağın lavabosuna doğru ilerledi.

Zeynep ve Kerem'in oturduğu koltukların iki sıra arkasında oturan adam, lavabodan dönüşte Zeynep'i tek başına ve uyuyor olarak görünce, kızın yanına yaklaşmıştı. Kendisi, bir fotoğrafçıydı ve ülkeleri gezerek sergisi için fotoğraflar çekiyordu. Zeynep'in güzelliği karşısında kayıtsız kalamayan Fransız fotoğrafçı, alelacele kendi koltuğuna dönerek fotoğraf makinesini kabından çıkardı ve tekrar kızın yanına geldi. Kızı tanımıyordu ve etrafındaki insanların ona olan ilginç bakışlarını yok sayıyordu. Türkiye'ye gittiğinde birçok güzel manzara fotoğrafı çekmişti ancak Brazilya'ya giderken uçakta rastlamayı hiç düşünmediği bu güzel Türk kızı, onun sergisinin en özel parçası olabilirdi. Makinesi eskiydi. Paloroid* fotoğraf makinesiydi... hani şu danklanşore bastıktan bir süre sonra önündeki yazıcıdan fotoğrafı çıkaran eski makinelerden... kızın bir adet fotoğrafını çekti ve önden çıkmasını bekledi. Paloroid fotoğrafı eline aldıktan sonra uzun bir süre fotoğrafa baktı. Güzel çıkmıştı. Gözünün önüne düşen birkaç buklesi yüzünün yarısını kapatmıştı ancak güzeldi. Elindeki fotoğrafın olduğu elini kızın yüzüne yaklaştırdı gözünün önüne denk gelen saçları geriye atabilmek için. Parmak uçları kızın saçlarına değdiği an ingilizce 'Gerçekten çok güzelsin,' diye fısıldamıştı. Saç tutamını geri atacağı sırada arkadan duyduğu 'Don't touch her!' cümlesiyle kaskatı kesilip arkasını döndüğünde yeşilleri kararmış bir adam beklemiyordu tabi.

Başlangıç: Tehlikeli KızılWhere stories live. Discover now