XVIII. Suçluluk

497 73 74
                                    

Medya: Skillet - Forgiven♫

***

Benim okuyucu kitlem belirli bir olgunluğa erişti diye düşünüyorum ama yine de dipnot geçeceğim, tek bir şahsa, kişiye bile küfür görmek istemiyorum. Aman diyeyim bakın.

Geç gelen bölüm özrü yapayım bu arada ek olarak T_T

***

Baekhyun, birbiri ardına gelen, zincirlenmiş gibi görünen kâbus ve rüya silsilesinin ardından, korkunç bir baş ağrısı ile uyandığında dün olanları ilk başta hatırlamak konusunda büyük bir güçlük çekti. Evde değildi. Hastanedeki dinlenme odalarından birinde, uzun koltuklardan birinin üstünde uyuyup kalmıştı. Üstünde ince bir pike örtü vardı ve buraya nasıl geldiğini veya uykuya nasıl daldığını anımsamıyordu. Fazla bitkin hissediyordu. Üzerinde kırıklık var gibiydi ve midesi, eğer dolu olsaydı kusabilirmiş gibi şiddetlice bulanıyordu. Üzerindeki pike örtüyü yana kıvırıp doğrulduğu ve ayaklarını yere attığı zaman, ağrı şiddetlendi ve sehpa üzerindeki telefonu titredi. Eline aldığında, tanıdık olmayan ama tanıdık olduğunu adı gibi bildiği iki numaradan mesaj gelmişti. Aslında binlerce mesaj. Babasının bıraktığı binlerce çağrı. İşi yarıda bırakamayacağını haykıran binlerce uyarı. Biri daha bunlara eklenirken, Baekhyun hepsini tek hamlede okumaya bile gerek duymadan sildi ve telefonu yerine bıraktı. Bir de kahve kokusu doluyordu burnuna. Taze ve filtre. Aynı zamanda bir parfüm ve...

Baekhyun hafif bir şokla kafasını sağ yana çevirdi ve elindeki kahve kupası ile bir yere dayanarak onu izleyen adama baktı; Chanyeol. Ne zamandan beri orada olduğunu düşündü ve ardından pike örtünün kaynağını saniyeler içinde keşfetti. Chanyeol fazlasıyla sakin gibi duruyordu. Onun uyandığını ve ayaklandığını fark ettiğinde, dayandığı yerden hafifçe doğruldu ve koltuğa doğru ilerlemeye başladı. Koltuğun kenarına ilişti ve kahve kupasını sehpaya bırakıp Baekhyun'a doğru nazikçe eğildi.

"Günaydın." Baekhyun tepki veremeyecek kadar bitkin ve sersemlemiş hâldeyken, dudaklarına kuş tüyü kadar hafif bir öpücük kondurdu.

Derinleştirebilirdi belki. Ama Baekhyun bundan önce kafasını sol tarafa doğru çevirdi ve kaşlarını çattı. "Ne yaptığını zannediyorsun?" Sesi sakin ama bir o kadar da bitkin ve kısık çıkmıştı.

"Günaydın demek de mi suç oldu şimdi?" Chanyeol Baekhyun'un kast ettiği şeyi duymazlıktan gelirken ifadesi hâlâ fazla sakindi.

"Neyi kast ettiğimi biliyorsun Chanyeol." Baekhyun oturduğu koltuktan kalktı ve sehpa üzerine bıraktığı telefonunu alarak cebine attı. Chanyeol'den bakışlarını kaçırdı. "Yapma."

"Neyi?" Chanyeol yerinde hafifçe dönerken, bu sefer ses tonu daha öfkeli çıkmıştı.

"Beni sevme. Merak etme. Önemseme. Günaydın demek için bile konuşma. Uzak dur." Baekhyun Chanyeol'e bakıp ciddi bir tavırla konuştu. "Bir hatayı devam ettirme." Bunu söyledikten sonra, cevap beklemeden arkasına döndü ve gitmeye yeltendi.

"Unutamıyorum." Kapı kulpuna elini uzattığı sırada, Chanyeol arkadan isyan bayrağını çekmiş gibi konuştu. "Tek bir an bile aklımdan çıkmadı. Üzerinde düşünmem bile saçma olmalıydı ama zihnimden söküp atamıyorum."

P.I.M.B. (Poison In My Blood) | ChanBaek & KaiSoo & YoonGiWhere stories live. Discover now