Salça

1.8K 203 10
                                    

Onu öptüğüm her seferde parmak uçlarım karıncalanırdı. Saçlarıma ne zaman dokunsa tıpkı bir kedi gibi patilerimi başımın altına koyup mırlardım. Şimdi ise yavaş yavaş sönmekte olan ateş ile birlikte yan yana yatıyorduk. Uykusu hafifti Jongin'in. Eve geç geldiğimde eğer ki uyuyorsa tek bir alışkanlığım vardı. Sürekli dudakları önde uyurdu ve onlara küçük öpücükler bırakırdım. Birkaç öpücük sonunda Jongin uyanır, dudaklarım dudaklarındayken gülümserdi. Yine de cesaretim yoktu. Jongin, Jongin değildi. Burası beraber kaldığımız, anı kumbarası yaptığımız sıcak evimiz değildi. Parayı doğru attığında en güzel şeyleri biriktirdiğimiz evimiz değildi. Burası ölülerin dünyasıydı. Bir hata. Kumbaraya aynı anda sokulmaya çalışan bozuklukların sıkışması. Bizi bu dünyaya hapsetmişti. Yine de güzeldi. Onunla aynı karanlığı paylaşmak. Ona dokunma isteğim bir yana dursun, geceye bunun tesellisi ile kapamıştım gözlerimi.

Sabah olduğunda Jongin'in üzerindeki Chanyeol'e ait leylek bacaklara göz devirmiştim elbette. Tamamen kaygısızdı. Az bir zaman geçmeden herkes gözlerini yeni güne aralamıştı zaten. Uyku mamurluğu ile arabaya ilerlediğimizde Kai, hemen arkamızdaki Chanyeol'e dönmüştü.

" Chanyeol, eğer bir sakıncası yoksa ben kullanabilir miyim Sizi oraya yarı sürede götürürüm."

" Nereye götüreceksin?"

"İşte . Oraya." 

Parmağı ile gösterdiği noktaya baktık. Bizim için bir mahsuru yoktu çünkü nereye gideceğimizi, hatta ve hatta neden hala gittiğimizi bilmiyorduk. Chanyeol'un onayı ile Kai direksiyon başına, bende hemen yanına geçtim. Fakat nedendir bilmem Chanyeol hala arabanın dışında dikiliyordu.

"Ben arkada oturmam." dedi durduk yere. Bu da neydi şimdi? Kai ile birbirimize anlamsız bakışlar attıktan sonra hala arabanın dışında duran Chanyeol'e döndüm.

" Neden?"

" Çünkü arkada oturan erkeklerin penisi olmadığını herkes bilir."

" Adamım ne saçmalıyorsun?"

" Evet, bu doğru. Arkada oturan bir erkeğin penisi olsa daha en başından oraya oturmazdı."

Chanyeol'un ne saçmaladığını ne Kai ne de ben biliyorduk. Tek bildiğim Chanyeol'un her zaman bildiğini okuduğuydu. Bu yüzden tek seçenek onu ikna etmekti.

" Benim penisim var Chanyeol. Senin var mı Kai?"

"Evet var. Hemde en irisinden."

Tabii ki Chanyeol gerekçelerimizi kabullenmemiş, yarım saatlik bekleyişin ardından arabaya binebilmişti. Yinede arabanın ön kısmında üç kişi oturmak pek rahat değildi. Yoda yine bildiğini okumuştu. Nihayetinde başka bir şehrin kalabalığına -ki kalabalık dediğime bakmayın tek gördüğümüz 3-5 dükkan ve onların sahipleriydi- karşışmı, sözde yetkilileri arayan Kai'ye yardım etmiştik. Chanyeol arabada bizi beklerken bende Kai'ye belli etmemek adına gördüğüm insanlara amaçsız bir şekilde "Jongin adında biri ile daha önce hiç karşılaştınız mı? Yaklaşık şu boylarda." diye soruyordum. Şimdi ise yolda bir polis memuru görmüştük ve Kai onunla konuşmak için yanına ilerlemişti.

" Bakar mısınız? Ben buranın yöneticilerini arıyorum çünkü buraya yanlışlıkla geldim."

"Bayım, yapmaya çalıştığınız şeyin yasal olduğundan emin değilim."

"Aslında bu oldukça.."

"Kimliğinizi görebilir miyim?"

Ne sandınız? Hepimizin kimlikleri vardı. Gözlerinizi bu dünyada açtığınızda üstünüzde bir yere sıkıştırılmış olarak buluyordunuz. Kai ise buraya yanlışlıkla geldiğinden kimliğininde olmadığını söylemişti. Polis memurunun sorusu ile oradan uzaklaşma zamanımızın geldiğini anladığımdan Chanyeol'e  birkaç kaş göz işareti yapmıştım ve ön koltuğun kapısını açıp Kai'ye yaklaştığında yanlarına koşarak Kai'yi arabanın içine iktirmiştim. Altımızdaki külüstür ile saatler süren polis kovalamacasından sağ çıktığımızda saat gece yarısını geçmişti. Kai'nin güvenliğini sağlamak amaçlı -malum Chanyeol- onu arka koltuğa yollamış ve birkaç saatte olsa kestirmesini söylemiştim. Sabah olduğunda ise yine aynı rutin yaşanmış, Kai'yi birilerine " Biz buradan sorumlu yetkilileri arıyoruz" diye sorarken bulmuştum. Bende bu sırada döngüye ayak uydurmuş Jongin'i ararken Chanyeol ise bulduğu ankesörlü telefon ile konuşuyordu. Büyük ihtimal annesiydi. Telefon görüşmesini tamamladıktan sonra yüzünde garip bir ifade ile yanıma gelip beni Kai'den uzaklaştırdı. Şimd, Kai'den uzak bir köşede duruyorduk.

"Sorun ne Chanyeol?"

"Sanırım sen haklısın."

"Hangi konuda?"

"Kai.. O aslında Jongin olabilir."

"N-nasıl yani? Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?"

" Annemle konuştum ve böyle şeylerin nadir de olsa yaşandığını söyledi. Kendini bilmemesinin sebebi buraya bilinçli olarak gelmemesi. Bu yüzden buraya geldiğinde Kai olarak devam ediyor ve ölmeden önceki son bir ayını hatırlamasının nedeni ise sanırım bu yüzden. Çünkü o bir aydan önce Kai değil Jongin'di."

Sanki sonunu bilmediğim ama dinlemek için can attığım bir masal dinliyordum Chanyeol'den. Ya da sanki saklambaç  oynuyormuşuz da ilk onu bulmuşum gibi. Sanki ısınmayan eller mevsimine giriş yapmıştık ve ellerimiz birbirinin içinde kayboluyordu. 

Sonra devam etti.

"Yine de.. Bilmen gereken başka şeyler var Sehun.."

O an anladım. Aslında domates olan ben şimdi salçaydım. Yine de içinde bulunduğum tahta kaşık bir türlü Jongin'e ulaşmıyordu.






wristcutters: a love storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin