Yapboz Parçaları - 1

13.7K 734 1.4K
                                    

-DÜZENLENDİ!-

(KİTAP OLMADI. SADECE FANART.)

YAPBOZ PARÇALARI - 1 | "TUHAFLIK"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

YAPBOZ PARÇALARI - 1 | "TUHAFLIK"

Hayatını 'Kim ne der?' diye düşünmeyerek yaşayanlar... Bu size.

***

"Yazdıklarına değil," demişti babam. "Yazamadıklarına üzül."

O zamanlar anlamsız gelen bu cümle şimdilerde gözümde fazlasıyla değerliydi. Şimdi bir şiir yazsam, yazamadığım şiire ağlardım. Şimdi bu deftere ruhumda biriken kelimeleri döksem, dökemediğim kelimelere iç geçirirdim. Yazamadıklarımın pişmanlığını omuzlarımda taşımamak adına avucumun içini dolduran siyah tükenmez kalemi defterimde usulca gezdirdim.

Halk arasında kalbin şekli bilimdeki şeklinden oldukça uzak. Zannedilenin aksine her insanın kalbi bir yapboz parçasına benzer. Bunu birine söylersem eğer düşüncelerimi dinlemek yerine bana deli olduğumu söyleyeceğinden adımın Dolunay olduğundan daha da eminim. Aksini iddia etmiyorum, ben bir deliyim. Dünyayı bir yapbozun ana kısmına, insanları da bir yapboz parçasına benzetiyorum. Bu bir delilikse eğer evet, deliyim. Peki ya, bu yapbozdan ayrılan yapboz parçaları normal mi? Yıllar önce yapboz parçaları bu yapbozdan ayrılıp dağıldılar. Milyonlarca yapboz parçasından kimisi kendi benliğini korudu, kimisi de kırılıp bir cam parçasına dönüştü. Ve bunca yapboz ve cam parçasının arasından ruhunda biriken kötülükleri gösterenlerinde kalbinin atışlarını susturduğu ortaya çıktı. "Bir kalbiniz vardı," demiş birisi. "Onu hatırlayın." Ve ben de bu kişiye karşın "Bir yapboz parçasısınız," diyorum. "Kalbinizin atışlarını dinleyin."

Avuç içimde duran kalemi yavaşça defterimin üzerine bırakıp insanları düşünmeye başladım. Neden bu kadar kötüydüler mesela? Yalan dolan neden vardı bir çocuğun kahkahasının yankılandığı bu dünyada? Minik çocuğunu neden öldürürdü ki annesi? Hangi adam küçük bir kız çocuğuna yan gözle bakardı ki? Yüzümü tiksindiğimi belli edercesine buruşturup başımı ellerimin arasına aldım. Acı bu gece yine bana uğramayıp bir başkasına misafir olmuştu.

Her insan, hayatında bir kere mutlu olmayı dilemiştir. Mutlu olup, içten bir şekilde gülümsemeyi... Hiçbir zaman öyle biri olamadım ben. Mutlu olmayı değil, acı çekmeyi istedim. Fazlasıyla delice bir istekti bu ama yaşıyorken her bir duyguyu dibine kadar tatmak istedim. Hayatımda ufak sızılar, minik yaralar ve geçici sancılar vardı. Bunlar acıya yakın olmayan, minik ağrılardı. Acı, bambaşka bir ütopyaydı. Bunu çok iyi biliyordum fakat ne yazık ki acı adlı duyguyu hala tatmış değildim.

Ben olsa olsa ıslak banyo terliğine basıp çoraplarımı ıslattığımda, acı çekerdim. E tabii buna da acı denirse... Sandalyemden yavaşça kalkıp mutfağa doğru paytak adımlarla ilerledim. Etrafıma baygın bakışlar atıyorken kendimi mutfaktaki sandalyeye bıraktım. Masanın üzerinde gördüğüm tabağa şeytani gülüşümü takınarak baktım. Sanırım, birazdan acıyı ciddi anlamda tadacaktım. Üstüne üstlük soyut bir şekilde değil, somut bir şekilde acıyı tatmaya hazırlanıyordum.

Yapboz Parçaları (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now