"Yok dayanamayacağım, uyandıracağım ben."
"Saçmalama ya uyuyor çocuklar."
"Ne uyuyorlar ne? Baksana koala gibi yapışmışlar birbirlerine, böyle uyuma mı olur?"
"Öf Fatih. Uyansınlar öyle geliriz, hadi çıkalım artık."
Kulağıma gelen fısıltılarla gözlerimi hafifçe araladığımda kapının önünde tartışan anne babamı gördüm. Anladığım kadarıyla Batu yanımda yattığından babam bizi uyandırmak istiyordu ama annem engelliyordu. Anneme bu yüzden minnettarım diyebilirim. En sonunda annem babamı odadan çıkardığında gülümseyerek başımı kaldırdım ve bana bakmakta olan bir adet Batu'yla karşılaştım. O da gülümseyip "Günaydın sevgilim." dedi. Bu, gülümsememi daha da genişletirken "Günaydın." diye karşılık verdim. Biz öyle, gülümseyerek birbirimize bakarken kapı aniden açılıp çete hep bir ağızdan "Geçmiş olsun!" diye şakıyarak içeri dalınca bu bakışmayı bitirmek zorunda kaldık. Ben ellerindeki balonlara bakarak gülerken Batu "Abi ne dalıyorsunuz odaya amına koyayım ya?" diye bağırdı. Bu, kahkaha atmamı sağlarken Yiğit "Hadi ya yine mi öpüşme bozduk?" diyince bir kez daha güldüm. Batu'ysa yine sinirle "Ben bir bozacağım sizi, göreceksiniz!" diyince çete "'Taam' ya biz sonra 'şeederiz'." diyip gidiyorlardı ki ailelerin de gelmesiyle oda iyice doldu. Batu "Ay inanmıyorum!" diyerek elini alnına vurunca kendimi tutamadan kahkaha atmaya başladım. Ama tabi dikiş yerim acıyınca kahkahamı durdurmaktan ve yüzümü ekşitip acıyla inlemekten kendimi alamamıştım. Ben "Ah!" diye bağırınca Batu panikle "Ne oldu?" diyip yüzümü elleri arasına aldı. Acı azaldığında gözlerimi açıp ona baktım ve "İyiyim tamam, dikiş yerim acıdı bir an." diyerek durumu açıkladım. Bunun üzerine Batu derin bir nefes alıp alnımdan öptü. Dudakları oradayken babamın "Oğlum sen de kalk artık oradan, bak dikişi var kızın." demesiyle benden uzaklaşıp babama baktı. Ben de onunla birlikte bakışlarımı o tarafa çevirdiğimde annemin kolunu dürtüp gözleriyle onu uyardığını gördüm. Babam uyarıyı dikkate almak yerine kararlı bakışlarını Batu'ya çevirdiğinde Batu istemeyerek de olsa kafasını onaylar biçimde sallayıp örtüyü kaldırdı ve bacaklarını yataktan aşağı sarkıtıp ayakkabılarını giydi. O yataktan çıktıktan sonra ben de ortaya doğru kaydım. Batu yastığımı dikleştirip beni yatar-oturur pozisyonuna getirdi. Üstümü de örttükten sonra yanımdaki tekli koltuğa oturdu. Odadaki herkes teker teker bir şeyler söylerken ve getirdikleri çiçekleri bırakırken odanın kapısı açıldı ve Meriç "Geçmişler olsun!" diyerek içeri girdi. Çetesi de arkasından odaya girdiklerinde Batu aniden ayağa kalkıp Meriç'in yanına gitti ve kolunu sertçe tutup onu odadan çıkardı. Çete de diğerlerini çıkartırken Cansu içerde kalmıştı. Tabi Cansu benim muhatabımdı, ben de yatıyor olduğum için hükmen galipti. Pişkince sırıtıp "Geçmiş olsun Sılacım." diyerek yavaş adımlarla yanıma yaklaşırken ona en nefret dolu bakışlarımı gönderiyordum. O ise yanıma yanaşıp kulağıma eğildi ve "Acaba hazır sen yaralı bir kuşken Batu'yu elinden alsam mı?" dedi. Anında dikişimi dahi unuturken kızın boğazına yapışıp odadakileri de umursamadan yataktan kalktım. Elim hala boğazını sıkarken sırtını sertçe duvara çarpıp dişlerimin arasından "Deneme bile. Eğer öyle bir şey yaparsan ki hayatta yapamazsın çünkü o beni bırakmaz; yine de diyelim ki denedin, seni öldürürüm. Anladın mı? Sakın beni sınama." diye tısladım. Her ne kadar şuanlık kabul ettiğini bilsem de kafasını onaylar şekilde sallayıp çıkmayan sesiyle "A- An- Anladım." dediğinde "İyi." diyerek boğazını bıraktım. Bu sefer kendi tutup öksürmeye başladığında kapı açıldı ve çete içeri girdi. Elif, Cansu'yu görünce "Bunu niye çıkarmadınız lan?" diye sövercesine sorup kızlara döndü. Hepsi bir ağızdan "Elimiz doluydu." dedi. Çete içi tartışma çıkmasın diye "Tamam Elif sorun yok, hallettim ben." diyerek gülümsediğimde "Halledersin tabi ya, benimki de laf. Neyse, Zeyno, alın şunu." diyerek başıyla Cansu'yu işaret etti. Zeynep'le Damla, Cansu'nun yanına gelip kollarından tuttular ve "Yürü." diyerek kapıya sürüklediler. Onlar kapıdan çıktığında Yiğit bana dönüp "'Yengam' bu kız niye öksürüyordu ya?" diye sordu. Buna karşılık "Boğazı karıncalanmış galiba." diyerek göz kırptım. Çete cevabıma gülerken aileler aval aval bize bakıyorlardı. Batu yanıma gelip koluma girdi ve "Hadi bakalım atarlı şirin, yat artık." diyerek beni yatağa götürdü. Tekrar yatağa girdiğimde üstümü örtüp yanımdaki koltuğa oturdu. Çete de yatağın önüne sıralandıklarında Kuzey, Zeynep, Yiğit, Damla ve Denizalp'in aileleri izin alıp gittiler. Çete de teker teker dağıldığında Elif, ben, Batu, annem, babam, Arzu Teyze, Ahmet Amca, Adnan Amca ve Melek Teyze kalmıştık. Arzu Teyzeler de Elif'i zorla ikna edip yanımızdan ayrıldıklarında Adnan Amcalar da Batu'ya "Hadi oğlum biz de gidelim." dediler. Ama Batu "Siz gidin, ben buradayım." diyip onları reddetti. Adnan Amca eli mahkum kabul ederken babam "Batu sen de git biz kalacağız." dediğinde Batu sabır dilenir gibi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve "Fatih Amca-" diyerek arkasını dönüp bizimkilere baktı. "Ben burada kalacağım. Siz gidebilirsiniz." diyerek sözlerini tamamladığında babam tam bir şey diyecekken annem "Hadi Fatih gidelim, sabah geliriz." diyerek onu engelledi. Bu sefer babam anneme dönüp itiraz edecekti ki Adnan Amca "Evet Fatih Bey, gelin biz otele geçelim." dediğinde zor da olsa kabul etti. Onlar da odadan çıktıklarında Batu elimi tutup öptü ve "Sonunda yalnız kalabildik." dedi. Ona gülümserken aklıma gelen soruyla durgunlaştım. Batu da bunu fark etmiş olacak ki "Ne oldu?" diye sordu. "Bir şey soracağım." dediğimde "Sor." diyerek gülümsedi. "Babamlar niye otele gittiler, tehlike geçmedi mi?" diye sorduğumda onun da yüzü düşerken bana yaklaşıp alnıma uzun bir öpücük kondurup elini koydu ve "Sadece tedbir bebeğim." dedi. Anladığımı belirten bir şekilde başımı salladığımda "Uyumak ister misin?" diye sordu. Uykum olmadığından "Cık." diye damak şaklatıp başımı 'hayır' anlamında salladım. Batu bunun üzerine "Peki, ne yapalım istersin? Yemek söyleyeyim mi sana?" dediğinde acıktığımı hissedip "Ay, söyle!" dedim. Batu da buna gülüp "Tamam, alıp geliyorum." diyerek alnımdan tekrar öptü ve oturduğu koltuktan kalktı. Odadan çıkacakken "Batu!" diyip durdurdum. Bana döndüğünde "Sen gitmesen?" dedim. Bunun üzerine yanıma gelip "Yemeği kim getirecek o zaman sevgilim?" dediğindeyse "Sen gideceksen yemek filan istemiyorum ben." diye karşılık verdim. Koltuğa oturup "Peki o zaman Balan'ı arayalım, olur mu?" dediğinde "Olur." diye yanıtladım. Elimi bırakmadan diğer eliyle telefonunu çıkarıp biraz ekrana dokunduktan sonra kulağına götürdü. Konuştuktan sonra telefonu kapatıp baş ucumdaki komodinin üstüne bıraktı ve bana dönüp gülümseyerek "Televizyon izleyelim mi?" diye sordu. "İzleyelim ama yanıma gel." dediğimdeyse hemen yatağa oturup ayakkabılarını çıkardı ve yanıma yattı. Kafamı göğsüne yaslayıp ona sarıldığımda o da bana sarıldı. Sonra yandaki komodinden kumandayı alıp televizyonu açtı. Bana kumandayı uzattığında elinden alıp kanalları zaplamaya başladım. Hiçbir kanalda durmayıp öylece zaplarken Batu "Güzelim yeter, kanal kalmadı. Dur bir yerde artık." dedi. "Ama hiçbir şey yok ki." diye yakındığımda "Bir sürü program geçtin sevgilim, bir daha bak, dur sonra da hadi." dedi. "Film mi izlesek?" diyerek kafamı yukarı kaldırıp ona baktım. Gülerek komodine uzanıp telefonunu alırken "Ne izleyelim?" diye sordu. Ben de televizyonu kapatıp kumandayı ona uzatırken "Sen seç." diye yanıtladım. Kumandayı alıp komodine bıraktıktan sonra tek koluyla tekrar beni sarıp diğer elinde bulunan telefonu açarken "Bakalım burada neler varmış." dedi. Biraz telefona baktıktan sonra "Korku mu açsam?" dediğinde "Ya hayır. Romantik komedi aç. Hadi İnşallah olabilir mesela." dedim. İstemeyerek de olsa "Peki, açalım bakalım." diyip telefonu ayarladı ve filmi izlemeye başladık.

YOU ARE READING
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Teen FictionOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...