Hakaretlerim daha tükenmemişti ama okula gelmiştik. Engin abi arabayı okulun en göz çıkaran yeri olan önüne yanaştırdı ve ben yerimden doğrulana kadar kapıma dolaşarak kapıyı açtı. İnerken ona doğru baktım.
"Benimleyken bunu yapmana gerek yok Engin abi. Dediğim gibi bizim aramızda iş ilişkisi yok. Ayrıca okul özel olabilir ama buraya kimse senin kadar fiyakalı bir şoför eşliğinde gelmiyor. Bu kesinlikle çok dikkat çekici." Yüzünde çok içten bir gülümseme belirdi.
"Bizim aramızda iş ilişkisi yok ama Alp Bey ile var. Alp Bey böyle şeylere dikkat eder. Ama yalnız olduğumuz zamanlarda, okulun önünde bunu yapmamaya çalışırım." Ben de ona içten bir gülücük ile karşılık verdim.
"Peki, o halde. Sonra görüşürüz, sana kolay gelsin."
Başını bir onaylama ile eğdikten sonra arabaya binerek uzaklaştı bende okulun demir kapısından geçerek ilerledim. Bir yandan da telefonumun pilini çıkarıp takarak açmaya çabaladım sonunda başardım. Cevapsız aramalardan iki tanesi Alp'e aitti. Bir de mesajım vardı. Tabi ki Eylül'den.
Naz okula gelince kafeterya ya gel oradayız.
Saate baktım derse daha on beş dakika vardı. Okul binasına girince kafeterya kısmına doğru ilerledim. Eylül ve Burcu camlı bölmede her zaman oturduğumuz masada sınıftan Sema ile oturuyordu.
"Selam kızlar, nasılsınız?" Yanlarına oturunca gülümseyen suratıma baktılar. Sema beni dikkatle inceledi.
"Biz iyiyiz de sende bu ara bir haller var. Ne bu neşe?"
"Ne haller olacak her zaman ki benim Sema."
Yüzümdeki şapşal gülümseme herkesi işkillendirebilirdi. Sema siyah gözleri ve uzun kirpiklerinin ardından bana bakarken kuşkusunun dinmeyeceği açıktı bunu yüzündeki abartılı ve çocuksu mimiklerinden anlayabiliyordunuz. Bir üniversite öğrencisine göre oldukça kısa boylu, ufak tefek bir kızdı tabii bu nedenle çocuksu hareketler ona çok yakışıyordu. Derse girme vakti gelene kadar havadan sudan konuları konuştuk ve ders vakti gelince beraberce dersin yapılacağı amfiye yürüdük. Son iki dersi hocamız blok ders yaptığı için okulum tahminimden erken bitmişti. Okul bahçesinden çıkış kapısına doğru yürürken saatin 12:30 olduğunu fark ettim sanırım biraz kapıda beklemem gerekecekti.
"Naz nereye gidiyorsun metro diğer tarafta." o kadar dalgındım ki Eylül'ün kolumu çekişini bile çok geç fark etmiştim. Çantamda telefonumu ararken ona cevap verdim.
"Kızlar ben eve gelmiyorum. Şey, Alp beni alması için şoförünü gönderecek. Şirkete gelmemi söyledi..." Eylül gözlerini çoğu zaman yaptığı gibi iyice açmıştı. İnce kavisli kaşları ise alnına kadar kalkmıştı. Burcu'nun yüzünde ise alaycı bir sırıtış vardı.
"Ve sen hala yaşadığınız şeyin aşk olmadığı konusunda ısrarcısın. Daha dün gece beraberdiniz ve seni görmek için akşama kadar bile dayanamadı. Söyler misin bu aşk değil de ne?" Eylül'ün söylediklerine inanmak isteyeceğim aklıma bile gelmezdi. Ama gerçekten inanmak istiyordum tabi bunu yaparken aynı zamanda kendime kızmadan da duramıyordum. Bu iç hesaplaşmalar beni bir gün yiyip bitirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY MÜKEMMEL (Mükemmel Serisi - 1)
RomanceAcıdan zevk alınabilir mi? Biri bana bunu Alp ile tanışmadan önce sorsa kesinlikle "HAYIR" derdim. O bütün hayırları mı "MÜMKÜN" kıldı. Bir enkaz olan hayatımı ateşe vermiştim, ateş küle dönüşmüştü, ama o tüm külleri yeniden alevlendirdi...