35.Bölüm "İlle de Aşk..."

48 8 0
                                    


Tünaydın... Öncelikle 3 aydır bölüm yayımlayamadığım için çok özür dilerim. Derslerim çok ağırlıklıydı ve internetim yoktu. Bu aralar bölümler gelecek... İyi Okumalar

Medya: Ada


Arabadan indiğimde Ankara'nın o güzel esintisi yüzüme çarpmıştı. Saat 5-6 civarlarıydı. Bu yüzden hava biraz soğuktu. Özlemiştim Ankara'yı. Doğup, büyüdüğüm yerdi. İyi, kötü anlarımı sakladığım şehirdi. Bazen beni acılara boğsa da, üzse de seviyordum işte. Bağımlılık gibiydi bu şehir bana. Acısıyla, güzeliyle her şeyiyle Ankara daydım işte.

O sıra düşüncelerim Ağabeyimin sesiyle bölündü. "Güzelim, içeri gir hadi üşüyeceksin."dedi ve hemen arkasından evimize doğru yürümeye başladım. İçeri girdiğimde koltukta oturan bir adet düşüncesiz ile karşılaştım. Evet, annem benim koltuğumda oturuyordu. Annemin yanına doğru yürümeye başladım. Yanına ulaştığımda "Senin ne işin var burada?"

"Şey, ben..."

"Sen ne?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Ben sen iyi misin diye geldim. Bir görmek istedim. Bir de..." dedi ve durdu devam et der gibi baktım. "Kendimi affettirmeye geldim."dedi.

İstemsiz bir şekilde kahkaha atmaya başladım. Ne demişti o 'Kendimi affettirmeye geldim.' Aha Aha Aha... Cidden neyin affettirmesiydi bu? 5 yılın acısını nasıl çıkartacaktı, ve ne saçmalıyordu? Söz konusu affettirmekse gerçekleri söyleyene kadar affetmeyecektim.

"Pardon?" dedim sinirli bir şekilde. "Ne affettirmesinden bahsediyorsun?"

"Yani...Ben... Ada, özür dilerim."

"Özür dileme. Derya Görkem. Gerçi artık bizim soyadımızı taşıdığından bile emin değilim. He ayrıca seni affetmemi istiyorsan bana gerçekleri anlat, neden gittiğini söyle. Yoksa affetmenin a'sını göremezsin Derya Şahin." dedim ve odama çıktım. Kıyafetlerimi yerine yerleştirdikten sonra ılık bir duş alıp çıktım. Üstüme askılı, şort geçirip aşağı indim. Mutfağa girdiğimde annem, ağabeyim, babam kahvaltı yapıyorlardı. Cidden şaşırmıştım. Nasıl alttan alıyorlardı bu kadını?

Kapıya yaslanıp onları izlemeye başladım ve sonrada alkış tutmaya.

"Ne yapıyorsun Ada?" diye sordu babam.

"Yeniden mutlu görünümlü aile tablosunu kurmuşsunuz alkışlıyorum sizi."

"Ada fazla uzattın bence sen."

"Uzattım mı? Baba kendine gel. Bu kadın 5 sene sonra çıka geldi ve şimdi başköşeye mi kuruldu? Ya bırakıp gitti bizi o. Sonra neden gittiğinin açıklamasını yapmaya bile tenezzül etmiyor ve sen şimdi bana çok uzattın diyorsun." dedim. Gözlerim dolmuştu.

"Yakında söyleyecektir." dedi umursamaz bir tavırla.

"Anneme olan aşkın bir gün bile solmadı değil mi baba? Aşkın gözü kör derler ve sen fazlasıyla kör olmuşsun şuan. Annemin hatalarını görmezden gelmeye çalışıyorsun. Gör baba. Eğer görmezsen her şey eskisinden daha kötü olacak ve ben gerçekleri öğrenmeden annemi affetmeyeceğim."dedim. Babam tam cevap verecekken telefonum çalmaya başladı. Arayan Yiğitti. Onun ismini görür görmez yüzüme bir gülümseme yerleşti.

"Efendim Yiğit?"

"Nasılsın güzelim?"

"İyiyim sen?"

"Bende iyiyim. Seni bir yere götüreceğim. 5-10 dakikaya oradayım."

"Yine kaçırmalı bir iş yok değil mi?" dedim gülerek.

"Yok güzelim, yok. Hadi gelince görüşürüz." dedi ve kapattı.

Bende hemen odamdan çantamı alıp aşağıya indim Yiğit gelmişti.

"Merhaba Mustafa Amca, Ada'ya bir süprizim varda onu 2-3 saatliğine alabilir miyim?"

"Tabi Yiğit." dedi babam gülümseyerek. Hemen Yiğit'in yanına gidip ona sıkıca sarıldım.

"Hadi gidelim, merak ettim nereye gideceğimizi."

...

Dışarı çıktığımızda kapıda duran kırmızı eski model üstü açık bir araba vardı. Koltukları krem rengiydi ve deriydi. Arabanın gerçekten cool bir görünümü vardı. Ve en sevdiğim model de bir arabaydı. Ben arabayı incelemeye devam ederken, "Hadi maviş, binsene arabaya" dedi Yiğit. Hemen arabanın ön koltuğuna geçtim. O da sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.

"Beğendin mi?"

"Harika Yiğit." dedim ve gülümsedi.

Biraz ilerledikten sonra sadece yolda biz vardık. Yiğit radyoyu açtı. Mustafa Ceceli-İlle de Aşk çalıyordu." Hadi kalk" dedi Yiğit?

"Neden?"

"Çok zevkli olacak." dedi. Yiğit'in dediğini uygulayarak ayağa kalktım. Saçlarım rüzgarda dalgalanıyordu ve filmlerdeki gibi bir sahne yaşıyordum. Sanırım. Uzun zaman sonra bu kadar mutluydum.

Rüzgarın, müziğin bana eşlik etmesine izin veriyor boş yolda bağıra bağıra şarkı söylüyordum.

"Boynun da çam kokusu, dudağı gül kurusu gel... Gel, gel, gel..."

"Seni seviyorum Ada."

"Seni seviyorum Yiğit."

...

Kısa bir süre sonra bir ormanın içinde olan küçük bir evdeydik. Evde biraz oturduktan sonra gezintiye çıktık. Su akan bir yeri görünce oturduk.

"Anlat bakalım Mavişim."

"Neyi?" dedim afallayarak.

"Ne oldu bugün Ada? Bir şey olmuş belli."

"Evet, oldu bir şey."

"Anlat, güzelim."

"Eve bir girdim annem benim koltuğumda oturuyor. Neden geldin diye sordum. Beni özlemiş ve benim onu affetmemi istiyor. Hiçbir şey olmamış gibi beni affet diyor. Sanki küçük bir hata yaptı. Yaptığı hata 5 seneyi nasıl dolduracak Yiğit? Bana gerçekleri anlatmadan onu affetmem."

"Bir gün anlatacak Huysuzum. Ve sen öğreneceksin. Üzülme be canını yediğim."

Yiğit'in dediğine tebessüm ederek,"Olmuyor Yiğit, olmuyor. Bunla mı kaldı zannediyorsun? Odamdaki işleri hallettim aşağı indim, üçü birden kahvaltı yapıyor ve babam maalesef ki hala anneme aşık. Ve hatalarını görmezden geliyor. Yiğit beni yanlış anlamanı istemem ama bir gün biz de hata yaparsak görmezden gelmeyelim. Gelmemekle birlikte yüzümüze vuralım demek istemiyorum. Uyaralım birbirimizi. Kör etmesin bizi bu şey."

"Tamam, güzelim aşkın bizi kör etmesine izin vermem."


İnstagram: filmseridiwattpad

İnstagram: senanur.tasdelen

FİLM ŞERİDİWhere stories live. Discover now