36. Bölüm

7.5K 675 421
                                    


Her şey büyülü içki yüzünden yaşanmış olsa bile Adrian gözlerimin içine bakarken utancımdan ölüyor, diyecek bir şey bulamıyordum ama bir an önce açıklama yapmazsam her şeyin daha da kötüye gideceğini de biliyordum.

"Rahat bırak beni demiştin." dedi soğukça. 

"Gerçekten de baya rahat görünüyorsun."

Gizlemeye çalışsa da içinde fırtınalar kopuyordu, biliyordum. Aramızdaki bağ, sert vücudunun ardına sakladığı tüm duygularını ele vermekten çekinmiyordu. Ben gözlerim dolmuş vaziyette ne diyeceğimi düşünürken korkunç derecede ifadesiz gözlerini gözlerimden ayırmadan devam etti. 

"Belki bir haber verirsin diye kaç saattir uyumayıp seni düşünüyorum, nasıl olduğunu. Ve seni burada buluyorum. Bu adamla."

Sessizce bekleyen Ethan, nihayet, araya girdi.

"Bak dostum, aramızda bir şey geçmedi. Dinlemelisin." 

Adrian acı bir şekilde tebessüm etti. Dudakları biraz acı çekiyor, biraz da alay ediyordu. Ethan'a doğru bir adım atarken yüzünde kalp kırıkları göğsüne batıyormuş da canı yanıyormuş gibi bir ifade vardı. 

"Eğitmen! Yalan söylemeye kalkıştığın kişi aptal bir çaylak değil. Aramızda bir bağ var. Rose ve ben damgalıyız. Her şeyi gördüm."

Bağ olayıyla çok sık karşılaşmadığına ve pek bilgisi olmadığına emindim çünkü cevap veremedi. Kimsenin karşısında sesini çıkaramadığı Ethan Rodriguez, bir öğrencisiyle yakalanmanın mahcubiyetiyle olsa gerek susup gözlerini kaçırmayı tercih etmişti. 

"Her şeyi gördüysen içkiyi de görmüş olman gerek!" diye bağırdım çaresizce. Sesim her an ağlayacakmışım gibi titriyordu. Zaten son zamanlarda ağlamaktan başka ne yapıyordum ki? Daha kötüsü olamaz derken her şey daha da kötüye gitmekten bir türlü vazgeçmiyordu. 

Gözlerim çaresizce şişeyi aradı. Kendimi açıklamalıydım. Adrian'ın gitmesinden korktuğumdan ona yalvarır gözlerle baktıktan sonra hızla içeri girdim ve şişeyi bulup içindekiler kısmını onun göz hizasına getirdim. Okuduktan sonra gözlerini yavaşça bana çevirdi. Yüzünü midesi bulanıyormuş gibi buruşturmuştu. Öyle kötü hissediyordum ki... Bana sevgiyle bakan gözlerinin derinlikleri şimdi iğrentiyle dolmuştu.

"İnsan yaşattığını yaşar, derler. Zaman önemsizmiş. Sana acımıştım ama sen, meğer gelecekte yaşatacağını geçmişinde yaşamışsın, bana yapacağın şeyin bedelini ödemişsin. Kendisine ihanet edilen biri olarak ihanet ettin Rose. Nasıl hissediyorsun?"

"Her şey içki yüzü-"

Katı sesi korkakça başladığım cümlemi bastırdığında çenem titremeye başladı. 

"Umurumda değil! Burada ne işin var, ha? Yanında olabilirdim Rose! Yardımı benden istemek yerine içkiye, başka bir adamın kollarına sığınıyorsun. Eskisi gibisin. Zayıf ve aptal. Erik'in kollarındaki halinden farkın yok. Seni beladan kurtarmaya çalıştıkça sen gidip içine girmekten vazgeçmiyorsun."

Yaralarımı sarıp beni iyileştiren sevgilim, kalbimi paramparça ederken bir mazoşist gibi çektiğim acıdan zevk alarak sessizce onu dinledim. Her kelimesi silinmemek üzere beynime kazınmıştı. Sevmeyi bile hiçbir zaman tam olarak beceremeyen bu kızı ne kadar kırsa haklıydı. Ona karşı anlık olarak duyduğum nefret, çoktan zamanın ihaneti ve onun güzel yüzünü görmemle vicdan azabına dönüşmeye başlamıştı. Ne zaman beni kurtaran, seven, güvende tutan Adrian'ı suçlayacak kadar boşluğa düşmüş ve aptallaşmıştım. Dokunma isteğiyle ona yaklaştığımda beni iterek yere düşürdü. Zemine çarpan dirseğimin acısı yüzüme yansıdığında onun canının benimkinden daha çok yandığını görebiliyordum. Gözlerinde hem her an bana sarılacakmış gibi şefkat hem de bir daha onu hiç görmeyecekmişim gibi bir yabancılık vardı. Kırılan gururumun yanında derisi soyulmuş dirseğimin acısı bir hiç gibiydi. Şaşkınlık içerisinde ona bakarken gözlerimdeki yaşların görüş açımı kapatması, şimdiden yüzünde beliren pişmanlığı görmemi engelleyememişti.

Siyah ve Mavi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now