-12.Bölüm-

360 19 13
                                    

Bara geldiğimizde kapıların kapalı olduğunu görünce biraz şaşırdım. Normalde açık olması gerekiyordu. Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Batuhan da peşimden geldi. Ortalık gayet topluydu. Neler olduğunu anlamak için telefonumu çıkarıp Bartu'yu aradım. Birkaç çalıştan sonra cevap verdi;

"Aylin. Nerdesin? Dün bir an ortadan kayboldun. İyi misin?" diye tek seferde sordu.

"İyiyim, Batuhanla berberdik. Neden bar kapalı?" diye sorduğumda bir süre sessizlik oldu. Ardından konuşmaya başladı;

"Ahmet amca." dediğinde bir şeylerin ters gittiğini anladım.

"Ona birşey mi oldu?" diye heyecanla sordum.

"Öldü." dediğinde bayılacak gibi oldum. Hayat böyleydi işte. Önce size çok güzel şeyler verir, sonra da o verdiklerini fazlasıyla alırdı. Ahmet amca da hayatın bana verdiği en güzel şeylerden biriydi. Bu bar ona aitti. Ben onun sayesinde buradaydım. O, o gün benim burada kalmamı teklif etmeseydi hayatım bu şekilde olmayacaktı. Fakat şimdi o da yoktu. Tıpkı annem ve babam gibi o da beni yalnız bırakmıştı. Herkes giderdi. Hiç gitmez dediklerin bile. Ne kadar söz verirlerse versinler, hayat onların sözlerini tutmalarına en büyük engeldi. Ama ben ailemi kaybettikten sonra nasıl toparlandıysam, bunda da toplarlanırdım. Ahmet amca bara çok fazla gelmezdi fakat buna rağmen onu öz amcam gibi seviyordum. Bir sandalye çekip oturdum. Ağlıyordum. Yine. Telefonu çoktan kapatmıştım. Batuhan neler olduğunu anlamak ister gibi bana bakıyordu. Kafamı ona çevirdiğimde titrek bir sesle konuştum;

"Ahmet amca, barın sahibi. Ölmüş."
dediğimde beni kollarının arasına alıp sarıldı. Batuhan, iyi ki vardı. O da olmasa napardım. Çok kısa süredir tanışıyorduk fakat ona bu kadar bağlanabileceğim aklıma bile gelmezdi. Bir an onun da olmadığını, beni bu dünyada yapayalnız bıraktığını düşündüm. Ağlamam şiddetlendiğinde daha sıkı sarılıp;

"Tamam, bitanem ağlama." dedi.

"Gidelim." dediğimde anlamayan gözlerle bana baktı.

"Nereye?" diye sorduğunda;

"Ahmet amcanın yanına." dedim. Elimden tuttu ve kapıyı kilitleyip bardan çıktık. Yolda Bartu'yu arayıp Ahmet amcanın ev adresini aldım. Bir süre sonra lüks bir villanın önünde durduk. Ahmet amca burada mı yaşıyordu? Bu kadar zengin miydi? Bu sorular aklımı kurcalarken arabadan indim. Batuhan yanıma gelip elimi tuttu. Gülümsedim ve beraber eve doğru yürüdük. Evin bahçesi oldukça kalabalıktı. İçeri girdiğimizde gözüm Bartu'yu aradı. Oturma odası olduğunu anladığım bir yere girdiğimizde Bartu'yu gördüm. O da beni gördü ve yanıma gelip sarıldı. Bir süre ağladıktan sonra geri çekilip konuştu;

"Aylin, sana söylemem gereken şeyler var. Üst kata Ahmet amcanın çalışma odasına gidelim. Orada konuşalım. Gel." dediğinde Batuhan'a dönüp;

"Sen burada bekle birazdan geleceğim." dedim ve Bartu'yu takip ettim. Merdivenden yukarı çıktık ve bir odanın önünde durduk. Bartu cebinden bir anahtar çıkardı. Anlaşılan odanın kapısı kilitliydi. Kapıyı açtı ve beraber içeri geçtik. Kapıyı tekrar kilitlediğinde neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bunu anlamış olacak ki masanın başına geçip konuştu;

"Aylin, Ahmet amca beş sene önce eşini bir trafik kazasında kaybetmiş. Çocukları yokmuş. Eşini kaybettikten sonra bir arkadaşıyla beraber bizim barı kurmuşlar. Ben de senin gibi tesadüfen girdim bu bara ve ben de senin gibi ailesini kaybetmiş bir çocuğum. Ahmet amcaya bunu anlattıktan sonra beni bara işe aldı, üstüne bir de bana bir ev buldu. Diğer arkadaşı bir süre sonra ortaklıktan çıktı ve Ahmet amca da tek başına devam ediyordu. Aslında çok varlıklı bir adam olmasına rağmen barda geçirdiği vakit kafasını dağıtmasını sağlıyordu. Sonra hastalığı çıktı ortaya, bir süre idare etti. Sonra işte sen geldin. Senin de aileni trafik kazasında kaybettiğini öğrenince hemen yanına aldı. Sen de gelince artık barda ona gerek kalmadığını düşündü, hem de hastalığı olduğu için doktorları onun çalışmasını istemiyordu. Bu yüzden bardaki işini bıraktı, sadece arada sırada bara geliyordu senin de bildiğin üzere. Dün gece sabaha karşı barı toplayıp çıkarken bir telefon geldi. Ahmet amcanın avukatından. Öldüğünü haber verdi. Mahvolmuştum. Dağılmıştım. Onu öz amcam gibi seviyordum. Sonra buraya geldim. Avukat benimle görüşmek istediğini söyledi. Ahmet amca  servetinin çoğunu çocuğu olmadığı için bizim aramızda paylaştırmış. Ölmeden önce yapmış bunu. Bankada ikimize ayrı ayrı hesaplar açıp içine yüklü miktarda paralar koymuş. İkimize de birer ev ve araba bırakmış. Geri kalan servetini de bir kuruma bağışlamış. Ayrıca barı da bize bırakmış. Ha, bir de ikimize de birer mektup yazmış. Bu da seninki." deyip elime bir kağıt tutuşturdu. Ben hala duyduklarımın şokunu atlatamasam da mektubu açıp okumaya başladım.

"Güzel kızım Aylinim,

Seninle çok uzun zamandır tanışmıyoruz. Daha beni doğru düzgün tanımıyorsun bile, fakat seni öz kızım gibi seviyorum. Hiç çocuğum olmamasına rağmen Bartu ve sen bana aile oldunuz. Sırf sizi görebilmek için bazen hastaneden kaçıp geliyordum yanınıza, sonra tabii peşime takılıp beni bulup götürüyorlardı. Onlara defalarca anlattım. Son zamanlarımı sizinle geçirmek istiyordum hep, olmadı. İzin vermediler. Nasıl olsa her şekilde ölecektim, sizin yanınızda olsam ne olurdu sanki? Her neyse, sen şu hayatta tanıdığım en güçlü kız çocuğusun. Anneni ve babanı kaybetmene rağmen dimdik ayakta durabilmişsin tıpkı Bartu gibi. Rabbime şükürler olsun ki benim karşıma sizleri çıkardı. Sizleri güçlü gördükçe ben de güçlendim. Sizi çok iyi anlıyordum, ben de en değer verdiğim insanı kaybetmiştim ama dedim ya, sizler bana güç verdiniz. Sen bu mektubu okurken ben bu dünyada olmayacağım. Her zaman bu cümleyi kullanmak istemişimdir, kısmet bugüneymiş. Gülümsediğini hisseder gibiyim. Hep gülümse kızım, her zaman. Hayat seni sürekli ağlatmaya çalışacaktır, çünkü bunu çok sever. Sakın ona istediğini verme. Her şeye rağmen gülümse ki; hayat seni yenemeyeceğini anlasın ve pes etsin. Ve şunu unutma; bu dünyaya yalnız geldik ve yalnız gideceğiz. Kimseye kendini kaptırma, kimseye güvenme. Çok sevdiğim bir söz vardır: "Bütün dünya sizsiniz, yine de başka bir şey var sanmaya devam ediyorsunuz." Bu sözü hiç aklından çıkarma olur mu Aylinim? Bütün dünya sensin. Söyleyeceklerim bu kadar, kendine çok iyi bak...

            Seni çok seven Ahmet amcan"

Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Canım Ahmet amcam, her şeyi düşünmüştü. Öleceğini biliyordu ve bize güzel bir gelecek sağlamak için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ona minnettardım, minnettardık. Bartu'ya döndüğümde onun da ağladığını gördüm. Yanına gidip sımsıkı sarıldım. Kardeşim yoktu evet ama Bartu öz kardeşimden farksızdı. Hayatım değişmişti. Tamamen. Şu iki günde birçok şey kaybedip birçok şey kazanmıştım. Bu da hayatın bize oynadığı oyunlardan bir tanesiydi. Acaba, bundan sonra neler kaybedip neler kazanacaktım?

Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi çok seviyorum bebeklerim

DEĞİŞEN HAYAT (YALNIZ)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ