MUTLULUK

164 14 4
                                    

Kırmızı halının üzerinde Aras ile el ele yürürken kendimi dünyadan soyutlanmış gibi hissediyordum.Sadece ben ve o vardık.İkimiz dışında kimseyi görmek veya hissetmek istemiyordum.Masaya yetiştiğimizde Aras sandalyeyi çekip oturmamı işaret etti.Bugün kibarlıktan yıkılıyordu.Acaba benimle konuşacağı şey ikimizle mi ilgiliydi?Hani şu sevgililik mevzusu gibi bir şey mi?Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.Heyecandan ölebilirdim.Yüzümden özlem duyduğum gülümsemem hiç silinmiyordu.

Mutluluk,anlamlandıramadığım saçma sapan ama çok güzel bir duyguydu.O an aklınıza gelebilen her şeyi yapabilirsiniz.Her şeyi kafanızdan silip atabilirsiniz.Yüzünüzde anlamlandıramadığınız bir gülümseme yer edinir.Dünyanın sadece sizin etrafınızda döndüğünü düşünürsünüz.Hiç bir şey sizden daha önemli değildir.Mutluluk o kadar güzel bir şey ki aynı okyanusta sonsuzluğa doğru yüzebilmek gibi o kadar güzel hissedip kelimelere dökemediğimiz bir kavramdır.

Aras karşımda oturup siparişi verdi.Bana bir şey sormadı.Olsun bunu takacak değildim.Sonuçta o bugün tanıdığım Aras değildi.Bambaşka biriydi.Ben diğerine alışmış olsam da bunu da sevmiştim.Yani ben bu adamı her haliyle seviyordum.Kendimi baya aştım.Fazla mutluluğun etkileri diyelim.Umarım kötü bir şey olmaz.En azından bu gece mutlu bir şekilde yatağıma girmek istiyorum.

"Eee, küçük anlat bakalım, günün nasıl geçti?" dedi gözlerinin siyahlığında kaybolmak istediğim adam.

Sorunun cevabı yüzümdeki gülümsemenin solmasına sebep oldu.Aklıma annem, annemin yaptıkları, Arya'nın rahatsızlığı geldi.İşte mutluluk böyle bir şeydi.Hüzün geldiğinde kendisi yok oluyordu.Ama hüzünlüyken mutluluk gelse bile hüznün yerini alamıyordu.

"Her zamanki gibi farklı bir şey yok." dedim.

"Neden yüzün düştü?" dediğinde kendimi toparlamaya çalıştım.Sonuçta bu anı bozmak istemiyordum.Bu defa olayların hayatımı mahfetmesine izin vermeyecektim.

"Sana öyle gelmiştir.Asıl sen anlat!Günün nasıldı?" dedim gülümseyerek.

"Bir kaç işim vardı onları hallettim." dedi.Bu sırada siparişlerimiz gelmişti.

Kendimi mutlu sansam da içimde ki hüzün bir nebze de olsa dışa vuruyordu.Ne kadar güçlü olursanız olun çektiğiniz acılar hep bir yerde durur.Gün gelir biri gelir ve acılarınızın yeniden gün yüzüne çıkmasını sağlar.Ne kadar saklamaya çalışsanız da gözleriniz sizi ele verir.Unutmayın gözler yalan söylemez!

"Babam, Arya için aradı.Kardeşim de test yaptıracakmış." dedi yüzündeki kırgın gülümsemesiyle.

"Aslında onlara en ufak bir yardım da bulunmak istemiyorum.Ama o kızın suçu yok.Beni bitiren tarafta bu.Onlar yüzünden masum birinin canı yanmamalı!" dedi ve eliyle saçlarını dağıttı.

"Bugün içmeyi düşünmüyordum.Ama kafamı dağıtmam lazım." dedi ve garsonu çağırıp viski istedi.

"Aras, bu gece canımızı yakan şeyleri bir tarafa bırakamaz mıyız?" dedim güçlü durmaya çalışarak.

"Nasıl bırakalım Melek!Tam da onlarla ilgili konuşacakken.Seninle öğrendiğim şeyi paylaşmam lazım.Senden daha fazla gizleyemem.Canın yanacağını bile bile sana bunu söylemeliyim." dedi ve viskiyi bir yudumda içti.Garsondan bir duble daha istedi.

"Hızlı gitmiyor musun?" dedim tedirgin olarak.

"Merak etme kolay kolay sarhoş olmam." dedi ve içkisini yudumlamaya devam etti.

Mutluyum diyordum.Her şeyi bir kenara bırakmalıyım diyordum.Ama bana mutluluk yakışmıyormuş.Bana hüzün, acı yakışıyormuş.Söyleyeceği şey her neyse beni yıkacağa benziyordu.Bu nedenle bana bu kadar iyi davranıyordu.Ne kadar aptalım!Ben de beni sevdiğini sanmıştım.Ama kendimi kandırıyormuşum.Evet Melek, güçlü olmalısın.Yeni bir şey öğreneceksin.Daha diğer olayı idrak edememişken şimdi yeni bir olayla karşı karşıyaydım.

ÇARPTIĞIM YAKIŞIKLIWhere stories live. Discover now