8.BÖLÜM: KAN KIRMIZI

29.7K 2.2K 189
                                    

Ormandan kafeye dönmem normalden uzun olmuştu. Zamanı gelince anlayacağım şey kafamı fena karıştırıyordu. Yatağıma uzanıp beynimin içindeki sesleri dinledim. Artık sadece adımı fısıldamıyor, yaklaştığını söylüyorlardı. Yaklaşan şey hakkında onlarla konuşmak isterdim fakat cevap alamayacağımı biliyordum. Bu yüzden gözlerimi kapattım. Uyku beni sürüklerken tek huzurlu olduğum yere çekildiğim için mutluydum.

    "Yaklaşıyor Derin.

 Etrafıma bakınıyorum. Donup kalıyorum.

    Öğreneceksin Derin.

 Çok korkuyorum.

      Hazır ol.

 Dünya değişiyor ve sadece yaratıklar görüyorum. Bu yaratıklar filmlerde gördüklerimden hem çok farklı hem aynı. Kurtadamlar ve vampirler. Bana yaklaşıyorlar.

 Çok korkuyorum.

Yaklaştıkça derileri değişiyor. Form değiştirdiklerini fark ettiğimde işlerin yolunda gitmediğini anlıyorum.

Bu yüzü tanıyorum.

Pars, kurtadam kimliğini bırakıp kendi şeklini alıyor.

Kocaman bir çığlık atıyorum."

 Uykumdan uyandığımda dışarıda yağmur yağıyordu. Gördüğüm rüyanın ne olduğunu yavaş yavaş anlıyordum. Bilgisayarımı açtım ve arama motoruna elim titreyerek "kurt adamlar" yazdım. Karşıma o kadar çok sayfa çıkmıştı ki şaşırmıştım. Efsaneler ve bilgiler vardı. Özelliklerini okumaya başladım. Sadece özellikler yoktu. Kurt adamlar beş sınıfa ayrılıyormuş. Safkan, soylu...

Özellikleri ise daha ilginç ve tamamen efsanelerdeki gibiydi.
Olağanüstü güç, hızlı koşma, yavaş yaşlanmak, olağanüstü duyma, görme ve ve koklama yeteneği, her zaman yüksek olan vücut ısısı...
Okuduklarım beni korkutuyordu. Biz karda yürürken benim donma seviyesine gelmemi Pars'ın hep sıcak kalmasını açıklıyordu.  Veya ben Alkim'e müdireyi fısıldarken onu duymuş olmasını da. Ama bu imkansız değil miydi? Bu şeyler sadece efsanelerde yok muydu? Yatağa uzanıp düşünmeye başladım. Bundan önceki hayatım zaten iğrenç geçmişti, şimdi de saçma efsanelerle uğraşıyordum. Ya da gerçeklerle. Hayatımın düzgün ve sakin olması için o kadar fazla uğraşıyordum ki etrafımdaki insanlara inanmamaya başlamıştım. Sadece kendi düşüncelerim doğru gibi davranıyordum ve sanırım bu yanlıştı. Parstan özür dilemeli ve yanında olmalıydım. Ama yapamıyordum. Düşmanlar, kim oldukları dahil her şey. Her şey yerine oturuyordu. Pars'ın yanında olduğum için vampirlerin hedefi olmuştum. Onun canını yakmak için beni kullanacaklardı ve eğer yakınında olmaya devam edersem hem benim canım yanacaktı hem Pars'ın hem de diğerlerinin. En mantıklısı ondan uzak durmaktı. En mantıklı ve en zor olanı...
*****
İçimdeki sıkıntıyı gülümseyerek ve neşeli haller sergileyerek kapatmaya çalışıyordum. Benden beklenmeyecek espriler yapıyor, sürekli gülümsüyordum. Belki beynimi kandırıp mutlu olurdum. Belki biraz olsun Pars'ı unuturdum. Alkim bu hallerimin farkındaydı. Ona bir şey anlatmıyordum çünkü ona da zarar gelir diye korkuyordum. Bu şekilde ne kadar devam ederdim bilmiyorum. Sonsuza kadar kaçamazdım. Eninde sonunda Pars'la bir yerde bir şekilde karşılaşacaktım. Ve bunu büyük ihtimalle ben yapacaktım. Ama şu an buna hazır değildim. Bir süre daha kafamı toplamalı ve düşünmeliydim. Ne yapacağım konusunda ciddi bir karar vermem gerekiyordu. Köpüğü severken aklıma Pars geliyordu. Aslında beni ormanda bırakıp gittiğinden beri aklımdan çıkmıyordu. Acaba hâlâ başı vampirlerle dertte miydi? Köpükle dışarı çıkıp kafamı dağıtmalıydım. Dışarı çıkıp yürürken bir anda kendimi o evin önünde bulmuştum. Ne ara buraya gelmiştim ben? İçeri girmeli miydim? Büyük ihtimalle benimle konuşmazdı. Hatta ona güvenmediğim için benden nefret ediyor bile olabilirdi. Cesaretim yoktu. Geri dönüp kafeye gittim. O günden beri kafeden çıkmıyordum. Resmen depresyona girmiştim. Bu böyle devam edemezdi. Sadece kendimin değil Alkim ve Perihan teyzenin moralini de bozuyordum. Böyle olmayacaktı. Gidip konuşmalıydım. Ama önce ormana gidip biraz kafamı toparlamalıydım. Kafeden çıkıp yavaş adımlarla ormana yürüdüm. Zaten pek uzak değildi. Hemen varmıştım. Ama hâlâ cesaretim yoktu. Bende derinliklerine doğru yürümeye başladım. Uzağa gittikçe kocaman bir ev görmeye başladım. Simsiyah boyanmıştı. İçindekilerin Pars'ın düşmanımız dediği vampirler olduğunu görünce yavaşça gerilemeye başladım. Geri geri giderken kolum ağaca takıldı ve kanamaya başladı. Olamaz! Vampirler kanın kokusunu alabilirlerdi. Hepsi bana bakıp camdan atladılar ve yanıma geldiler.
"Misafirimize de bakın. Güzel Derin."

"Benden ne istiyorsunuz?" Bunu zaten biliyordum.
"Senden değil Pars'tan. Sanırım birileri her şeyi öğrenmiş.Şu kız sen misin?" Şu kız mı? Ne demek istiyordu?

"Hadi ama hayatının gerçeğini bu kadar kolay öğrenmemeli."

"Çabuk işini bitir."

"Bence bitiremeyeceksin."
Bu ses... Pars!
Pars ve arkadaşları kurt şekline dönerken vampirlerin gözleri kırmızı renk almış, köpek dişleri de uzamıştı. Vampirlerden birisi ağaca tırmanıp kurt adamlardan birisinin üstüne atladı. O da silkelenip onu üstünden attı. Vampirler, kurtları ağaca vuruyor, onlar da vampirlere pençeleriyle zarar veriyorlardı. Ama vampirler daha güçlüydü. Pars vampirlerin lideri olduğunu düşündüğüm çocuğa pençesini hırsla geçirdi ve vampir bağırarak yere yığıldı.
"Tekrar geleceğim."
Arkadaşları onu sırtına alıp bir saniye içinde gözden kayboldular.
Pars ve arkadaşları normal insan görüntüsüne geri dönünce koşup Pars'a sarıldım.
"Sana bir şey olacak diye çok korktum."
"Bana zarar veremezler ama sana verirler Derin." Sarıldım.
Ondan ayrılıp arkadaşlarına döndüm.
Pars onları tanıtmaya başladı.
"Uraz, Barlas, Buğlem, Mira.."
"Ben de Derin."
Gülümsediler ve Pars kolumla ilgilenmeye başladı. Kanamasını durdurup bez sarınca beni motora bindirip kafeye getirdi. Motordan inince bir anlık heyecanla onu yanağından öptüm ve koşarak içeri girdim. Yüzümdeki aptal gülümsemeyi gören Alkim ve Perihan teyze gülerek karşılık verdiler. Odama çıkıp yatağa kendimi bıraktım. Günler sonra ilk kez bu kadar huzurlu bir uyku çekecektim.
*****
Sabah uyanınca kendimi mutlu hissediyordum. Kalkıp perdeleri açınca irkildim. Camın önünde simsiyah bir karga vardı. Elimle kovalamaya çalışsam da gitmiyordu. O anda ayağına bağlı kan kırmızı renkte bir not fark ettim. Bu karga neden buradaydı? Bu not da neydi? Rüyamın sadece bir rüya olmadığını fark ederken karganın sinsi gülümsemesiyle baş başa kaldım.

BALIN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now