Cennetim

3.3K 162 212
                                    

Medya: Didy depresyonda. Ama çok tatlı değil mi? Sahip çıkalım :)

Aşk üzer, aşk yakar, aşk öldürür. Neymar'a olan aşkım beni ölümle burun buruna getirmişti. İkinci kez. Neymar kızgın yağ ben ise çarliston biberiydim. İçine düştüğümde yanan sadece ben olmuyordum. Yakınımda ne kadar insan varsa hepsi benimle birlikte yanıyorlardı. Tüm bunlara rağmen sesini bile duymak kalp ritmimin değişmesine neden oluyordu. Alevlerin arasındayken bile ismimin dudaklarından döküldüğünü duymak içimi rahatlatmaya yetmişti.


Güçlükle araladığım göz kapaklarımın tekrar kapanmamaları için savaşırken hemşirenin serumumu yenileyişini izledim. Altın sarısı saçları beline kadar inen hemşire filmlerde gördüğümüz o ideal tipli hemşirelerdendi. Türkiyedeyken hiç bu kadar güzel bir hemşire görmemiştim. Geneli asık suratlı ve elindeki iğnelerden başka hiçbir şey ile ilgilenmeyen ruhsuz insanlardı. Belki de ölmüştüm. Serumumu yenileyen şey de aslında bir melekti.

Genç hemşire uyandığımı görünce gülümsedi. "Ah, uyanmışsınız," derken üzerime eğilip gözlerimin içine baktı. "İyi görünüyorsunuz. Bir yeriniz ağrıyor mu?"

"Sadece midem bulanıyor," diye mırıldandım. Sesim yaşlı ve hasta birinin çıkardığı hırıltı kadar berbattı.

"Yakınlarınız dışarıda perişan oldular." İri dudaklarını sevimli bir şekilde büzdüğünde onun bu dünyadan olmadığına emin oldum. "Onları içeri alsam iyi olacak," deyip arkasını döndü ve odadan çıktı.

Hemşire olmadığını biliyorum fıstık. Sen kesinlikle meleksin. Ama ortadan kaybolmadan önce cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğimi söyleseydin keşke.

"Dicy!" Lucas'ın endişeli sesi odanın içinde yankılandığında başımı yana doğru çevirip kapıya doğru baktım. Sanırım çok fazla ağlamıştı çünkü gözleri kan çanağına dönmüştü. Kapının önünde durarak kısa bir süre beni inceledikten sonra hızlı adımlarla yanıma geldi. "Tanrım sana şükürler olsun," dediği anda gözyaşları pencereye yapışan yağmur damlaları gibi yanaklarından aşağı indi.

Fernando, Münir ve Yılmaz da içeri girdiğinde Lucas önümden çekilip onları görebilmemi sağladı. Yapay iskeletin kaburga kemiklerine bir demet yasemin çiçeği sıkıştırılmıştı. İskeletin hala kafasında olan capi gördüğümde gülümsememi bastıramamıştım.

"Bak, Yılmaz sana en sevdiğin çiçekleri aldı," diyen Fernando iskeletin kemiklerinin arasına sıkıştırılan demeti alıp başucuma indirdi. "İyi görünüyorsun." Gözlerindeki ışıltı iyi olduğuma sevindiğinin en büyük kanıtıydı. Fernando gerçekten de adamın dibiydi.

"Bebeğim bizi çok korkuttun." Münir üzerime eğilip alnıma düşen saçlarımı geriye doğru itti. "Hey içeri gelsenize," diye bağırdığında onun baktığı yöne doğru baktım. Neymar, Rafinha ve Daniel kapının önünde durmuş bizi izliyorlardı. Üçününde yüzünde korkunç bir ifade vardı.

Başta tereddüt etseler de içeri doğru birkaç adım attılar ama yanıma tamamen yaklaşmadılar. "İyi görünüyorsun," diyen Daniel yüzüme bakmak yerine gözlerini ayaklarına dikmişti. Muhtemelen bana doğru bakacak yüzü olmadığı için böyle davranıyordu.

"Seni alevlerin arasından Neymar çıkardı," dedi Münir saçlarımı okşarken. "Arabanın patlama ihtimalini göze alıp senin için hayatını tehlikeye attı."

Gözlerimi Neymar'ın üzerine diktim ama tek bir kelime bile etmedim. Onun intikam hırsı yüzünden alevlerin arasında kalmıştım. Beni kurtarmış olması neyi değiştirirdi ki?

Fernando ileri doğru atılıp "Arabayı yakan oydu. Ne kurtarmasından bahsediyorsun sen?" diye bağırınca üç suçlunun da gözleri fal taşı gibi açıldı.

GO NEYMAR GOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin