0.1

111K 1.5K 168
                                    

Bu, yaşadığım en iyi gün değildi. Yoğun bir sis vardı, ve kasvetli hava bu yeri olduğundan daha da ürpetici gösteriyordu. Belim, eğilip neyin onların her bir santimini pis kokulu yaptığını bilmediğim bir sürü yatağı toplamaktan ağrıyordu. Ayrıca ayaklarım etrafta dolanıp her odaya ucuz, ve hafif yemek dağıtmaktan uyuşmuştu. Koridordaki tek ses benim adımlarımın soğuk, çimento zeminde çıkardığı gürültüydü. Muhtemelen bütün hastalar odalarında yemek yiyor, veya onlara verilen özel aktivitelerden birini yapıyorlardı. Birden elimdeki yemeği son odaya giderken düşürmemle, Kelsey isimli bölüm patronu yanıma geldi. Kelsey, benden bir kaç yaş büyüktü ancak buranın her yerini avcunun içi gibi biliyordu. Yani Wickendale Zihinsel Hastanesi'nde çalıştığım üç ay boyunca anladığım kadarıyla. Burada, sıkı güvenlik arasında yardımcı hemşire olarak çalışmaya başlamıştım. Genelde yaralanmalar o kadar fazla olmadığından, bana nerede ihtiyaç duyulursa orada olurdum. Kısaca ben herkesin getir-götür kızıydım.

"Burada ne yapıyorsun?" diye sordu Kelsey.

"Um . . . işimi?"

"Herkes dışarıda. Sen de orada olmalısın!"

"Neden? Neler oluyor?" sordum merakla.

"Duymadın mı? Yeni bir çocuk geliyor!" diye yanıtladı heyecanla.

"Yani? Bunda büyük bir şey göremiyorum. Buraya her zaman yeni insanlar gelir. Bu günü farklı yapan şey de ne?"

"Haberlerde bir çocuğun tam üç kadının derisini yüzdüğünü duymadın mı?" diye sordu, bu konuya göre fazlasıyla heyecanlı bir sesle.

"Evet yani ki- oh hayır! Sakın bunun olduğunu söyleme . . . "

"Evet! O buraya geliyor. Ve eğer acele etmezsen kaçıracağız!"

Daha sonra elimi tuttu, ve beni girişe kadar sürükledi. Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde biraz şaşkın, ve biraz da endişeli bir hisse kapıldım. Zihinsel hastalar için yapılmış bir yere nasıl suçlu birini getirmelerini bekleyebilirdim ki? Küçükken kazandığım sinir bozucu alışkanlığımdan dolayı, endişelenirken kendimi tırnaklarımı kemirmekten alı koyamadım.

Hafif yağmurlu havaya doğru bir adım attım, ve yaklaşık bir dakika boyunca bekledim. Kelsey'in haklı olup olmadığını kontrol etmek için etrafıma bakındığımda, bütün çalışanların heycanlarını gidermek için burada olduklarını gördüm. Ayrıca işleri kontrol altında tutabilmek için bir sürü polis ve güvenlik olduğunu fark ettim. Fakat bütün bu önlemlere karşın insanlar, bu adı çıkmış katili görmek için bir kalabalık oluşturmaktan çekinmemişlerdi. Bazıları sokaklarda bu katilin zihinsel-cezaevine gitmesi gerektiğini protesto ediyorken, bir çoğu ise onun ölmesi gerektiğini savunuyordu.

Siyah bir polis arabası binanın önünde durduğu sırada, bu havada dışarıda durmaktansa içeri girmek üzereydim. İki güvenlik görevlisi aniden arabadan fırlayarak, arka kapıyı açtılar. Şimdi merak beni de sarmıştı. Acaba nasıl görünüyordu? Kaç yaşındaydı? Çekici miydi, yoksa iğrenç mi?

Kısa bir süre sonra cevabımı aldım. Güvenlikler arabanın içine ulaştı, ve her biri çocuğun birer kolundan tuttu. Arabadan indirildiği sırada yüzünü görmememiz için kafasını yere eğmişti. Ellerinde ve ayaklarında, yürüdüğünde sarsılan kelepçeler vardı. Üzerinde şimdiden herkesin giydiği mavi-gri üniforma vardı. Fakat bu iğrenç kıyafetin içinde bile onun zayıf ve uzun boylu olduğunu söylenebilirdi. Binanın beton merdivenlerden çıkmadan önce, kafasını kaldırdı ve gözleri benimkilerle buluştu. Bütün ayrıntıları ile birlikte karşımdaydı. Ve sanırım onun çekici olduğunu söylemek, bunu anlatmak için yetersiz olurdu.

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin