Harry'nin Ağzından
James'e inanamıyordum. O kim olduğunu sanıyordu? Sadece bir güvenlik görevlisi olması beni aşağılayabileceği anlamına gelmezdi. Özellikle de onun yaptığı şekilde. Ve Rose'a karşı fazla savunmacı davranıyordu. Sanki konu ona gelince bana ne yapacağımı söyleyebilecek gibiydi; bu beni çıldırtıyordu. Sadece bir yemeğe çıkması, ona sahip olduğu anlamına gelmiyordu. Fakat bu James hakkında beni rahatsız eden tek şey değildi. Aslında korkak biriyken sanki masum ve cesurmuş gibi davranıyordu. Rose'u aldatmıştı, ben daha iyi biliyordum. Ve her ne kadar bu kanıtlarım ve düşüncelerim yeterli olmasa da, onun hakkında gizli olan bir şeyler olduğunu biliyordum.
Kimseyi öldürmemiş olsa bile bir amacı vardı. Bundan emindim. Doğrusu, onun katil olduğu düşüncesini yavaş yavaş kafamdan çıkarmaya çalışıyordum. Rose haklı olabilirdi, buna karar verebilmek için hiçbir ipucum yoktu. Ben sadece ondan nefret ediyordum. James sadece milyonlarca olabilecek kişiden sadece biriydi. Katil başka bir kattaki bir görevli de olabilirdi. Ya da sadece aklımızdan bile geçmeyen biri.
Fakat James hala beni rahatsız ediyordu; katil olsun ya da olmasın.
O sadece burayı sevmememin nedenleri listesine eklenmiş bir maddeydi. Wickendale'den kurtulmalıydım, bunu biliyordum. Hayatımın geri kalanını burada geçiremezdim. Bir şekilde dışarı çıkmanın yolunu bulacaktım. Buna ihtiyacım vardı. Fakat zamana gelince onu sadece israf etmeliydim. Bu binada katlanmam gereken bir sürü korkunç şey vardı: güvenlikler, boktan yemekler, bütün bu pislik, ve sinir bozucu terapistler. Ve kim bilir, belki de elektroşok veya işkence işlemlerine bile girebilirdim. Demek istediğim çoktan hücre hapsine girmiştim bile.
Fakat bir yolunu bulana kadar olduğum yerde kalmalıydım. Buraya geldiğim adam olarak kalmalıydım; üç kadının derisini yüzmüş, ve katil bir şekilde durmalıydım. Başka bir yöntem denersem bunu başaramayacaktım. Buradaki en tehlikeli hasta olarak kalmalıydım.
Wickendale cehennemdi; ve benim şeytan olarak kalmam gerekiyordu.
James'in Ağzından
Kalbim adeta bir çekiç gibi göğsüme vurarak kafeteryaya geri döndüm. Güçsüz kaldığıma ve Harry'ye boyun eğdiğime inanamıyordum. Kimse ondan korkmadığını söyleyemezdi, fakat ben sadece ona karşı çıkabileceğimi düşünmüştüm. Sanırım şuan korkudan titrediğimi kabul etmem gerekiyordu. Tehlikeli bir derecede güçlüydü. Ve öyle öfkeliydi ki kızgınlığını damarlarında dolaşırken görebilirdiniz.
Fakat söylediğim şeyler beklenmedikti, Harry'nin benden neden nefret ettiğini anlayabiliyordum. Ben sadece Rose için endişelenmiştim ve ondan uzak durmasını istiyordum. Harry tehlikeli biriydi ve ben kötü bir olay olmasını istemiyordum. Belki de Rose'un bana inanma konusunda biraz saf olduğunu düşünüyordu fakat çoğu konuşmamızı bilmiyordu bile. İşten eve doğru yürürken yaptığımız ve onun sıcak, güzel gülümsemesiyle dolu olan konuşmalarımızı bilmiyordu. Yemeğe çıktığımızda, birbirimize utanç verici hikayeler anlatıü gülüştüğümüz zaman orada değildi.
Ve buna müdahale etmesini istemiyordum, özellikle de negatif bir şekilde. Fakat konuşmalarına engel olamazdım; bu Rose'un seçimiydi, benim değil. Bu nedenle şimdilik sadece gözlerimi Harry'nin üzerinde tutup, ona zarar vermediğinden veya bir şey yapmadığından emin olmalıydım.
Ama eğer bir haretet yapsa bile, içimde onu durduramayacağımın korkusu vardı.
Rose'un Ağzından
Ertesi sabah Wickendale'in kapılarından girdiğimde bir amacım vardı; bir günlüğüne izin almak. Haftanın 5 günü 12 saat çalışarak yeni bir araba ve daha iyi bir apartman almak için para biriktiriyordum, fakat bu benim ihtiyacım olduğundan daha fazlasıydı. Hafta sonlarına sahip olduğumu biliyordum fakat onlar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyorlardı ve farkına bile varamıyordum. Enstitünün bu gergin ve iğrenç havasından kurtulmanın sevincini tam olarak yaşayamadan bu zaman gidiyordu, bu nedenle bir günlüğüne boş olmam beni canlandırabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychotic | [türkçe]
Fanfiction"Onu meleklerimle dans ettiği için değil, isminin şeytanlarımı susturabildiği için sevdim." - Christopher Poindexter [original: weyhey_harry]