Bölüm 3

663 183 32
                                    

Selam uzatmadan söyleyim bölüm şarkımız : Şevval Sam -Ayrılıklar bulmasın sevdiğim bizi iyi okumalar 😊

Ezgi Küçük

"Sen .... " yazdığımda sinirle elimdeki tableti yatağıma koyarak . Titreyen ellerimle telefonumu buldum . Zorda olsa tuş kilidini kaydırarak açtığımda rehberden Burak'ın numarasını bularak tuşladığım bir kaç çalıştan sonra açtığında

"Bana bunu yapmadığını söyle Burak lütfen bana farklı bedenden yazıp
yanımda olmaya çalıştığını söyleme lütfen " dediğimde bi süre sessizliğini dinledim ve konuşmaya başladım ;

"Ben ... Ben Burak senin gözünde sadece çelimsiz kanser bir kızım . Ve sen ben kanser olduğum için bana karşı hissettiğin duyguları bile harcadın. Neden bunu bana yapıyorsun Burak giderken neden kalmak ister gibi davranıyorsun ? Sahi bana hissettiğin o duyguları nereye gömdün . Madem daha çok ağlatacaktın ... Bugün neden benim gözyaşlarımı sildin hiç mi sevmedin ha hiç değil mi ? "

dediğimde hıçkırıklarım yankılanırken Burak hala sessizliğini koruyordu ...

Burak Koç

Ezgi'nin hıçkırıkları kulaklarımı doldururken kalbime bir ağrı girmişti. Kendime lanet okurken o kızın kanser olduğunu unutmuştum . Atak geçirme ihtimalini hiç düşünenemistim. Sessizliğimi bozarak

"Ezgi özür dilerim sana zarar vermek istememiştim sadece nasıl olduğunu öğrenmek için .... " diye açıklama yapacakken öfkeyle ağzıma tıktı adeta lafları

"Sanane Burak benim nasıl olduğumdan çok mu umrundayım? Çok mu düşünüyorsun beni ? Burak sen beni sevmiyorsun değer vermiyorsun ben gittiğimde sırf kalbin acımaması için yapma bunları batan aşk sandalında ben boğuldum bayım siz beni öldürdünüz oysa yapmanız gereken sadece biraz kuvvetli çekmekti küreği "

diye bağırdıktan sonra hıçkırık sesleri ard arda geliyordu . Bir süre sonra pat diye bir ses gelmişti . Bir dakika Ezgi' nin sesi gelmiyordu .

"Ezgi beni duyuyorsan cevap ver lütfen Ezgi yalvarırım duyuyorsan susma " diye bağırırken odasının kapısı açılmıştı Asya'nın sesiydi

"Anne ablam yerde uyumuş uyanmıyor "

diye bağırdığında ne yapacağımı bilemez halde telefonu kapatarak odadan dışarı çıkmıştım . Sol gözümden yanağıma bir damla göz yaşı akarken o tuzlu tadı dudaklarımda hissetmemle elimi duvara sertçe vurduğumda boğazıma bir şeyler düğümlenmişti. Sanki Ezgi'ye bir şey olacak gibi hissetmiştim. Yüreğim yanarken çalan telefona baktığımda Batu arıyordu . Kaydırarak kulağıma getirdiğimde

"Burak hemen hastaneye gelmen gerek Ezgi gidiyor kardeşim " dediğinde ne diyordu bu salak Ezgi gidemez hele hele benim yüzümden asla veda edemez . Titreyen ellerim telefonu düşürürken ayağa kalkarak odamdan hırkamı alarak koşarak çıktım evden. Hadi Ezgi dayan geliyorum işte bak sana değer veriyorum . Sevgilim nolur gitme . Delice zifiri karanlıkta koşarken artık kendime fısıldamıyordum onu sevdiğimi caddeler sokaklar herkes duyuyordu . Ama artık Ezgi duymuyordu beni . Sonunda hastaneye geldiğimde kapının önünde durarak derin bir nefes aldım . İçeriye adımımı attığımda içimde fırtınalar kopuyordu . Her kopan fırtına kalbimi paramparça ediyordu . İlerlerken beynimde Ezgi'nin çığlıkları yankılanıyordu . Danışmaya ulaştığımda gözümden akan yaşı silerken deskten tutup

"Ezgi Küçük o nerde " diye sorduğumda kadın kafasını kaldırıp bilgisayardan bakarak

"Yoğun Bakım'da " dediğinde korkuyla gözlerine bakarak

BİR GÜNLÜK SENWhere stories live. Discover now