Vurmayın Yıllar*

139 10 98
                                    

''Öncelikle bir sahne düşünün, ve sahnede de bir yazar olsun. Hayır, hayır Şekspir değil. Neden hemen İngilizlere girişiyorsunuz. Bir tiyatro yazarı olabilir, evet. Oğuz Atay ya da Melih Cevdet Anday mesela. Cevat Fehmi Başkut. Ya da ben, tabii ben bir yazar değilim ama listede sıradan biri olsun diye diyorum. Gözlüklerimle, 1,74 cm boyumla sahne durduğumu hayal edin. Boğazımı temizleyerek bir konuşma yapıyorum:

''Hikayeye buradan başlıyoruz. Toplam 18 bölümden oluşacak kalan kısım ve 18 yılı uzun uzun ay ay anlatacağım. Kemerleri takmanıza gerek yok arkadaşlar, çünkü yer çekimini sıfıra indirdim. Her türlü havadasınız, uçma zamanı! :D ''

O zaman sözü Mor Saçlı Adını Bilmediğim Kadın'a bırakıyorum.''

''Birinci Yılın Ocak Ayı:

Tam olarak kış uykusu durumundayım ve sadece sesleri duyabiliyorum. Muhtemelen benimle birlikte milyarlarca insan da aynı durumda. Bu da üzüntümü biraz hafifletiyor: En azından bir şey kaçırmıyorum...Yaşasın!

Birinci Yılın Şubat Ayı:

Hala çok bir şey olmadı. Gemi sessiz, sakin bir şekilde ilerlemeye devam ediyor ve ben de kış uykusu aylığımı tutmaya devam ediyorum. Gezegene indiğimde bu kış uykusu aylıklarına bakarak güleceğim. Umarım hiçbir sorun çıkmaz. Kış uykusu halindeyken oyalanabilelim diye her milletin zihnine kendi dillerinde yazılmış ve çevirileri yapılmış kitaplar yüklenmişti. Tabii çoğu insan bu konuda kitapları değil de geçmiş televizyon görüntülerini, şarkıları ya da geçmiş radyo dinletilerini tercih ediyordu. Ama ben tam bir inektim, bu yüzden kitapları tercih ediyordum. Cemal Süreya şimdilik favorimdi. Bir de Turgut Uyar vardı ama ona daha sonra bakacaktım. Şiir kitaplarının sayfalarını tek tek çevirip kitabı 1 günde bitirenlerden değildim. Günde 1-2 şiir okuyup azami seviyede zevk alıp daha sonra ikinci kitabımı-ki bu bir romandı- onu okuyordum. Bu yüzden bir şiir kitabı belki de 2-3 ay da ancak bitiyordu. İkinci Yeni şiiriyle Edebiyat Öğretmenim sayesinde tanışmıştım. 15 yaşımdaydım ve edebiyat öğretmenimiz yeni atanmış, genç bir öğretmendi-hayır, aklınızdan geçen gibi öğretmenine aşık bir genç kız değildim, atın o düşünceyi fesatgillerailesiningüzideüyesi. Zaten sizin yıllarınızda ki bu fesatlık yüzünden gezegeni terk ettik: Çünkü asıl meseleler yerine böyle saçmalıklarla uğraştınız- Sınıfa girdiğinde tahtaya bir şarkı adı yazar ve dinlememizi tavsiye ederdi. İlk 10 dakika boyunca sohbet eder sonraki 30 dakika boyunca ders işlerdik. Bu dersler de zaten devletin Edebiyat kitaplarına ve müfredatına göre işlenmezdi. Yani aşırı süper ve idealist bir öğretmendi.İkinci Yeni şiiriyle de bizi o tanıştırdı-ben lisedeyken bile İkinci Yeni süper ötesiydi ve bunun tek nedeni: O yıllara kadar iyi şair yetişmemiş olmasıydı, sadece havadaki güneşe, suya, çamura şiir yazan şair özentileri vardı ve bir de Twitter fenomenleri ki onlarda sayılmıyordu sadece ağaç israfları- Mesela şu an Kısa Türkiye Tarihi şiirleri ilgimi çekmişti Cemal Süreya'nın:

Kahvede subay yok**

Bu nasıl iştir?

Bunun üzerine benim de şairlik damarım tuttu ve ben de bir şeyler karalama ihtiyacı hissettim-tabii ben şair değildim, benim o kadar birikimim yoktu-

Kısa Türkiye Tarihi VI(6)

Kahvede subay yoktu

Bu sefer de sokakta bomba vardı

En sonunda sadece ülkeyi de değil gezegeni terk ettik

Yine de hala umudum var:

Gittiğimiz yeri de batıracağız inşallah

Birini Yılın Mart Ayı:

Her şey hala aynı ve sıkıcılıkta seviye atlıyoruz. Bu arada Turgut Uyar'a geçtim, gerçekten harika. Ama bu sefer ona özenip şiir yazmaya kalkışmadım. Bir matematik profesörü olmama rağmen oldukça edebi biriyim. Gerçi değişik bir matematik profesörü olduğumu anlamanız için saç rengime dikkat etmeniz yeterli olacaktır. Bu ay bu kadarlık bir aylık kaydediyorum. Zaten burada fazla bir şey yok.

MübadeleWhere stories live. Discover now