Kandırdım

87 6 86
                                    

Uyarı: Tabletten bilgisayara alırken bazı sözcükler İngilizce dilinin kurallarına göre düzeltilmiş olabilir. O yüzden hataları mahsur görün, lütfen. Düzeltilecektir. :) 

"Keşke hepsi 11/09 da ölselerdi, ırkçı pislikler." dedi Brüksel temsilcisi.

"Ülkem adına özür dilerim" dedi yeni Amerika temsilcisi.

"Aslında " diyip bekledi Lihteştayn temsilcisi. "Bize yapılan ırkçılığa ayrı, diğerlerine yapılan ırkçılığa ayrı izlekler uyguluyoruz. Yani "11/09 da ölselerdi " demek ile "Adını hiç duymadığımız Orta Avrupa ülkesiyle, Müslümanlar için Vatikanı tehlikeye mi atacağız?" demek arasındaki fark nedir? Temelde ikisi de ırkçılık değil mi?"

Bütün temsilciler dikkatle onu dinliyordu. Sözlerden sonra kendini toplayan Brüksel temsilcisi konuştu.

"Lihtenştayn değil mi?"

"Evet, ülkem"

"Neredeydi?"

"Avrupa. Orta Avrupa."

""Şu" Polonyalıların ülkesinin yanında mı?"

"Tamam, bu kadar yeter " dedi Türkiye temsilcisi. "En karlı seçim şu an geriye dönmek gibi duruyor. Sadece tek bir ülke kaybedeceğiz. Ve nüfus: 1. Kabul edenler?"

Herkes elini kaldırdı.

"Tamam, o zaman. Kabul edildi "

Afganistan temsilcisi konuşmaya başladı.

"Biraz acele ediyoruz bence, red edenleri de sorun lütfen "

"Ne önemi var? Zaten tüm temsilciler kabul etti "

"Izleğe uyabilir miyiz?"

"Pekala." Türkiye temsilcisi robot ona dikkatli bir şekilde baktı. "Red edenler?"

Kimse elini kaldırmadı. Türkiye temsilcisi o zaman Afganistan temsilcisine daha da dikkatli baktı.

"Kimsenin olmadığını söylemiştim "

"Demokrasi gereği zaten sorulmalı"

"Ah, kapa çeneni. Sen ne anlarsın? Demokrasi hem insanlar içindir hem de işe yaramaz"

Afganistan temsilcisi robot, ellerini iki yanına dayadı.

"Işe yaramaz olduğunu nereden biliyorsun?"

"Işe yarasaydı o zaman yasaklanırdı. Ayrıca ben Türkiye temsilcisiyim, nereden bildiğimi anladın herhalde"

Afganistan temsilcisi susarak önüne döndü. Ve ülke robotları kararın verilmesinin ardından oradan çıkarak ülkelerinin bölmelerine gittiler. Vatikan hariç. Çünkü, o yok olmak için fazla genç olduğunu düşünüyordu. 4 saat içinde çarpışma olacaktı. Konuşan sistemler bunu saat başı hatırlatıyordu. Konuşan sistemler gemi değildi, onun her parçasıydı. Örneğin eski Dünya dizilerini gösteren televezyonlar gibi. Türkiye temsilcisi robot Mor Saçlı Adını Bilmediğimiz Kadını izlerken bölümdeki televizyon konusu geçen hatırlatmayı söylüyordu.

"Çarpışmaya 3 saat kaldı "

"Çarpışmaya 2 saat kaldı"

Ve en nihayet:

"Çarpışmaya 1 saat kaldı "

"Çarpışmaya son 20 saniye. Sizi tanımak güzeldi çocuklar, son bir bardak çay daha için"

Ve çarpışma...

Uzayın bilinmeyen bir yerinden gelen ve bu yeri sorsanız kendisi de bilmeyen ve bu bilgisizliğini hiç de umursamayan, gamsız bir gök taşı gemiye gömülmeden önce kendisi gibi uzayın bilinmeyen bir yerinden gelen ve bu yeri sorsanız kendisi de bilmeyen ve bu bilgisizliğini hiç de umursamayan, gamsız başka bir gök taşı ile selamlaşmak için yönünü değiştirdi. Ancak tam selam verip, çantasının ve boşluklarının çok hoş olduğunu belirteceği sırada başına korkunç bir kaza geldi. Bizim geminin Türkiye bölümüne çarptı.

MübadeleWhere stories live. Discover now