P~11

505 44 1
                                    

Twenty One Pilots - Stressed Out

Kulağımdaki şarkı sanki ara ara hatıralarıma dolanarak bazen tamamen kayboluyor, bazen de kırılıyordu. Durmadan düşünüyordum, zamanı geriye sarıyor kendi kafamda yeni yeni kurgular yazıyordum. Birinci kurşun değil de ikinci kurşun kazınmıştı hafızama. Ya çekemeseydim o tetiği? Ya doğru hedef alamasaydım? Nasıl bu kadar rahat davrana biliyordu?

My name's Blurryface and i care what you think

Aykut'un o korkunç bakışlarına denk gelmekse en kötü şeydi. Beni eve götürürken ne olduğuyla ilgili durmadan sorular sormuştu. Kuralları çiğneyemezdim o yüzden de sakince ağlamayı tercih etmiştim. Vazgeçmeden saatlerce konuşma yapmıştı fakat hiçbir şey söylememiştim. Ona kızgın olduğum için tüm bunları ona söylemediğimi düşünüyordum. Belki de öyleydi ya da değildi. Sonunda usanarak çekip gitmişti.

Çocuk gibi beni umursamasını istiyordum. Çünkü uzun bir süreden sonra ilk kez buraya geldiği zaman benimle ilgileniyordu. Cevat'ın sayesinde olmuştu ama olsun, bu da bir gelişmeydi. Peki ya Cevat?! Şaşırtıcı hareketleri üst üste gelmişti. Ne yaşamıştı da kendisini o silahın önüne atacak kadar cesaretli olmuştu? Belki de hep öyleydi fakat sakladığı şeyler arasında bir intikamı da vardı! Bana en çok intikam meselesi gibi geliyordu. Ya da okuduğum o sayfalarda saklanan çok basit bir olay yatıyordu. İşinden atılmıştı...

Egosundan geçilemeyen adamı işinden atmıştılar. Sebep? Bilgi taşımacılığı. Yapmış mıydı gerçekten? Sebepsizce onun bu şeyi yapmadığına inanıyordum. Mücadele veriyordu, gözü dönmüş bir psikopatın silahının önüne atlayacak kadar korkusuzdu. Belki de yapmıştı fakat sonra pişman olup da eski işini kazanmak adına çabalıyordu.

Wish we could turn back time
To the good old days-

Gelen tıkırtılarla müziği kestim. Kapının açılma sesini duymuştum.

"Ben her seferinde bu çöpçatan kadınla mücadele etmek zorunda mıyım bu eve girmek için?! Bir kez de aç şu kapıyı! Sevgilim var diyorum onu da beğenmiyor."

Nefes almayı unutmuş bir şekilde konuşan Ezgi'nin sesiyle müziği tekrar açarak gözlerimi kapattım.

When our mama sang us to sleeping in now we stressed out.

"Bir de utanmadan zıbarmış uyuyor. Kalksana!"

Ezgi'nin sesi arkada fon müziği gibi çalınırken takmak gibi bir niyetim yoktu. Milletin üzerine fırlattığım kayalar şimdi benim üzerimde oturuyordu.

"Evi komple söküp götürseler ruhun duymayacak. Sana diyorum!"

Sesi artık daha da yaklaşmıştı. Umarım kulaklığımı çekmezdi çünkü eğer hazin bir sonla ölmesini istemiyorsa bunu yapmayacaktı. Mesela, şu anki çok sakin adeta ölüyü andıran ruh halim, kulaklığım çekilirse bir canavara dönüşebilirdi. Canım kulaklığım...

Sesi bir anda kesilirken tekrar gözlerimi kapattım. Bu aralar merak konum olan kişi değişmişti. Aykut bana kendisiyle ilgili hiçbir şey konuşmayacaktı. Onu tanıyordum, bunu hiçbir zaman yapmazdı çünkü kendisinin yargılanmasından nefret ederdi. Geçmişinde bir şeyler saklıydı, benim onu yargılayacağım şeyler. O yüzden anlatmak gibi bir niyeti yoktu. Eğer bir soruna çözüm bulamıyorsam, çözüm yolunu değiştirmem gerekiyordu..

O da asistanlığıma devam edecektim. Belki bir az ilerlersem Aykut'a olan öfkesi, onunla ilgili şeyler konuştururdu Cevat'a. Onun Aykut'la olan bağlantısı bende daha çok merak uyandırıyordu. Aniden düşüncelerimin dağıldığını hissederken kulaklığımın yerini boşluk almıştı. Bu kız kulaklığımın çekilmesinden nefret ettiğimi bilerek ölüm istiyordu. 

Pırlanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin