7. Bölüm

113 57 0
                                    

Multimedia = Erva KURTULUŞ.


Hıçkırıkların boğazıma takılması. Bu hissi hiç yaşamamıştım. Onca insan önünde küçük düşürülmüştüm duygularım hiçe sayılarak. Sevmek nasıl dalga konusu olabilirdi. Arabama binip yaşlı gözlerimin izin verdiği kadar önümü görmeye çalışarak ilerlemeye başladım. Yollar hızla kayıyorken yıkılan umutlarımın altında kalmıştım. Tüm kırıklarımın batmasıyla göğsüme acıyı en derinde hissettim. Yolumun sonu yine bu ormanlıkta son bulmuştu. Gözyaşlarımın arasında salakça kahkaha atmıştım. Gelmememi ısrarla söylemesine rağmen yine onun sınırları içerisine girmiştim. Onun sınırlarıymış. Yine bir kahkaha atmıştım, bu gerçekten o kadar uzaktı ki. Yüzümü bu hale getiren ne varsa nefret ediyordum.

Arabadan inip evi bulmak için ormanın içine girdim. Onu görmek istiyordum. Bunu birine anlatmam lazımdı benim gibi olan birine. Ona. Sola mı yoksa sağa mı gideceğime zar zor karar vere vere evini bulmuştum. Kapıyı çaldığımda kimse açmamıştı. Yumruklamaya ve ismini söylemeye başladım. Bir yandan da hala ağlıyordum.

"Erva." Bir yumruk daha. "Aç lütfen kapıyı."

"Erva." Pes edip arkamı dönmüştüm ki sesini duydum.

"Sana bir daha buraya gelmemen gerektiğini söylemedim mi? Anlamıyor musun laftan?" Kapının ardından konuşuyordu. Kapıya yaklaştım.

"Açsana kapıyı." Dedim.

"Git buradan." Dediğinde açmadan gitmeyeceğimi söyledim ve kapının önündeki basamağa oturdum.

Bir yarım saat geçmişti ki ben hala ağlıyordum. O basamakta oturuyordum. Üstüne üstlük yağmur başlamıştı. Deli gibi yağan yağmura eşlik edercesine yaş akıyordu gözlerimden. Bir ses duydum ve arkaya döndüğümde kapıyı açtığını gördüm sadece kafasını uzatarak dışarıya baktı. Gözleri beni bulduğunda kapıyı geri kapattı. İçeri almayacağını anladığımda dizlerime kafamı koyup ağlamaya devam ettim. Bir daha ses duymuştum fakat dönüp bakmamıştım. Yağmurun tenimle damlalarını birleştirmesi birden kesildiğinde kafamı kaldırdım. Elinde şemsiyesiyle dikiliyordu. Grlim yanıma oturdu. Artık ıslanmıyordum, getirdiği şemsiye bizi yağmurdan koruyordu. Kalbimi de fırtınanın içinden kurtaran, koruyan bir şey olmasını dilerdim.

"Neden geldin?" Dediğinde bir hıçkırık koptu boğazımdan elimle ağzımı kapattım.

"Ağlamayı kes, anlat."

"Gidecek yerim yoktu. Beni en iyi sen anlarsın diye geldim."

"Gelmemeliydin. Ben en olmamab gereken yerdeyim. Dediğinde karşısına dimdik bir şekilde bakıyordu. Konuşmanın başından beri bana bakmamıştı.
Birden ona sarıldım. Sarılmamın birden olmasıyla birlikte tuttuğu şemsiyede elinden düştü. Ne şemsiyeyi almak için bir şey yaptı ne de beni kendinden uzaklaştırdı. Öylece kıpırdanmadan durduk. Yağmur devam ediyordu yağmaya ben devam ediyordum ağlamaya.

HİSSİZLİĞİN VAROLUŞUWhere stories live. Discover now