33-Psikolojik Destek

34 25 27
                                    

''Alicem Bey, sizi biraz tanıyabilir miyim?''

Ailesi ve meraklı komşularının arasında sıkışıp kalan Alicem, psikoloğun karşısında duran deri koltukta çayın içindeki bisküvi gibi duruyordu. Kendisine yöneltilen soruyu algılar algılamaz:

''Öncelikle bana Ali deyin! '' diye çıkıştı.

''Peki Ali Bey, devam edin lütfen.''

''Asabi bir kişiliğim var. Tabi altı bacı ile başa çıkmak zor. Anam ve bacılarımın huzuru benden sorulur. Ben onlara hem ağabeylik hem de babalık yapıyorum. '' Cavidan Ali'nin omzunu yumruklayıp: ''Hadi oradan be! Hem ağabeylik hem babalık yapıyormuş. Biz senden büyüğüz bir kere.'' diye tepki gösterdi. Diğerleri de ona destek verdi. Mücella Ali'yi göstererek:

''Ay doktor bey, siz buna bakmayın kafası gidip geliyor. Biraz siz anlatın, evli misiniz?'' dedi. Kıymet: ''Bekarsanız bizim mahallede Aytül Hanım var. Onun da kızı hemşire çıktı maşallah. Pek de yakışırsınız'' dedi. Mücella da heyecanlanıp telefonunu çıkardı: ''Ay durun Aytül'den fotoğrafını isteyelim de göndersin.'' diye yükseldi. Edip Bey kadınların sözünü kesip: ''Rahat bırakın adamı canım! Buraya onu evlendirmek için mi geldiniz sanki?'' diye çıkıştı. Sonra oturduğu yerde bacak bacak üstüne atıp odaya göz gezdirdi: ''Mekan da güzelmiş maşallah. Günde kim bilir kaç kişi geliyordur buraya. Sahi siz bu işten ne kadar kazanıyorsunuz doktor?'' diye sordu. Şadiye içinden: 'Densizler...'' diye söylendi.

Psikolog birkaç dakika süren şaşkınlıktan sonra kendine gelip ''Sizi teker teker alsam daha iyi olacak.'' diyerek odada kendisinden başka yalnızca Ali'nin kalmasını sağladı. Ali başından geçen tüm olayları hatırladığı kadarıyla anlattı. Psikoloğun sorduğu her soruda, zihninde geri dönüşler yaşadı. Hatırladığı olaylar yüzünden zihni, Mısır Piramitlerinin içi kadar karışmıştı ve bu karmaşanın içinden çıkamıyordu. Psikoloğun ''Kendini nasıl hissediyorsun?'' sorusuna ''Oldukça yorgun ve incinmiş hissediyorum.'' şeklinde cevap verdikten sonra baygınlık geçirdi. Kendine geldiğinde bekleme salonundaki sedyeye uzanmış haldeydi. Psikolog Ali'nin ailesi ve komşuları ile de görüştü. Ali'nin, başına gelen talihsizliklerden önce, nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu onlardan öğrenmek istedi. Komşularının söylediklerine göre Ali, eskiden kendine ısrarla Alicem dedirtirmiş. Oldukça pısırıkmış ve hiçbir işi yalnız başına yapamazmış. İnsanlarla konuşmaktan aciz, silik bir tipmiş. Mahallede Sümsük Alicem diye bilinirmiş. Evin içinde bir erkek çocuğu gibi değil de kız çocuğu gibi yetiştirilmiş. Annesi ile günlere katılır, gün gün gezermiş. Komşular ona yemek yapmayı, temizlik yapmayı ve örgü örmeyi öğretirlermiş. Annesinin anlattığına göre ise Ali, aslında Alicem, babasını kaybettikten sonra her gece kâbus görüp altını ıslatırmış. Gerekmediği zamanlarda hiç konuşmazmış. Bazen de tuhaf hareketler yaparmış. Suyunu sehpaya döker, sehpadan yalayıp içermiş. Dudaklarını zımbalayıp deli gibi bağırırmış. Yemeğini çoğu zaman yatağının altında yermiş. Çok sevdiği sarı çoraplarını kafasına geçirir odasının içinde koştururmuş. Odasında ablalarının külotlu çoraplarını giyer bacaklarını okşarmış. Bacaklarının yumuşak olmasından çok hoşlanırmış.
Mahalleye çıktığında büyük oğlanlardan sürekli dayak yermiş ve eve yaralı olarak dönermiş. Bu yüzden bir süre sonra dışarı pek çıkmamış. Babaannesi kendisine yavru bir köpek aldığında zamanının çoğunu onunla geçirmeye başlamış. Dışarıda olması gereken zamanlarda yanında köpeği ve annesi olurmuş.

''Bu yaşına kadar onu her yere ben götürdüm. Üniversiteye bile götürüp getirdim. Onu hep korumaya çalıştım. Ama bir gün karşıma geçip bana bu şekilde yaşamaya devam edemeyeceğini ve değişmek istediğini söyledi. Sonra da olanlar oldu.'' Boğazı düğümlendi. Gözünden bir damla yaş süzülürken: ''Oğlum ellerimin arasından kayıp gidiyor sanki. Lütfen yardım edin''dedi.

Alicem'i sevmeye çalışan fakat onu arkadaş olarak görmekten öteye gidemeyen Selin de onun iyileşmesini istiyordu. Böylece onunla birlikte bir çare düşünecek ve bu saçma, zoraki birliktelikten kurtulacaktı. Çünkü Alicem bu haldeyken Selin'den ayrılmak istemezdi. Onu hem çok seviyor hem de durumu artık namus meselesi olarak görüyordu.

Uzun süre sessizliğini koruyan Fettan bu sessizliği psikolog ile olan bireysel görüşmesinde bozup Alicem'in zararsız olduğunu aslında semtteki birçok gencin aksine nazik ve kibar bir beyefendi olduğunu söyledi. Anlattığına göre çevresindeki insanlar Alicem'in üzerine gelip onu yavaş yavaş olmasını istedikleri gibi biri yapmaya çalışmışlardı. Alicem'in sümsük olması insanların işine geliyordu çünkü insanlara dedikodu malzemesi oluyordu. Ayrıca mahallede üniversiteye giden tek erkek Alicem'di ve insanlar onu kendi çocuklarından daha iyi bir konumda görmek istemiyordu. Fettan'ın söylediklerine göre; Alicem, Selin'i ve daha birçok kızı kurtarma kahramanlığını gösterdiğinde insanlar ona yalakalık yapmaya, etrafında dolanıp durmaya başlamışlardı.

Psikolog bir süre uzaklara daldı. Alicem'i yaşadığı tuhaf ortamın içinde hayal etti ve olanları bir tek nedene bağladı.

Bay Sümsük'ün Sarı Çorapları Where stories live. Discover now