BÖLÜMCÜK 19/1

8.5K 518 9
                                    

Öncelikle biliyorum çook çook uzun zaman oldu, kesinlikle hazırda bölüm bekletemeyişime pişman olduğum zamanlardı...Ama içime sinen güzel bölümler yazmak istiyorum. Ağzınıza bir parmak bal çalıp, boş olaylı bölümler yazmak değil... Bölümcük tadında kısa bir şeyler karaladım. En yakın zamanda ikinci partını yazmak umuduyla yayınlıyorum.

Hala burada olanlara çok çok çok teşekkürler!

Yeni yapılan bir kapağı daha medyaya ekliyor ve düşüncelerinizi bekliyorum :)

Bölümü son zamanlarda severek okuyum bitirdiğim Öyle Bir Dem Ki Aşk kitabının yazarı @aybigeee'ye ithaf etmek istiyorum :)

Bir diğer Mehtap'ımı unutmamak gerek bu aralar Derman'ına hastayım MehtapSoyuduruCicek :)

 Desteğini hiç esirgemeyen tugcefondip sizi her daim bekler efenim :)

@BusAyca'dan Görücü Usulu ve Evlilik'i okudum, tabi ki Müstakbel Kocayla devam edeceğim :)

Bende her zaman özel bir yeri olan seh-naz'ı unutmamak gerek :) Üzeyir'i özlemedik desek yalan olur.

    Amma konuştun bu yazarlar zaten senden çok okunuyor diyecek olursanız olsun, ben sevdiklerimi paylaşmak istedim. Bir dahaki bölüme de tanınmamış yazarları paylaşmak ümidiyle!

İyi okumalar :) 


Emre, Zeynep'i tekrar ve her zamanki gibi samimi görünce Devran'ın yanında kendini tutamayıp o gafletle Doğan'a tamam demişti. Üstüne Zeynep de otobüse binmeyince bu söylediğine pek pişman olmamıştı o vakit ama şimdi buluşmaya gitmek için hazırlandığı düşünülürse hayli gergindi. Ne diye kabul etmişti ki sanki! Ne yapacaktı kızı görüp? Doğan'a söyleniyordu içinden ama onun da ne suçu vardı sanki. İyi bir şeye vesile olabileceğini sanıyordu sadece... Emre de Esma'yı kırmak istemezdi, ama gönülde hissedilen o tatlı telaş sadece bir insana özeldi. Emre için o insansa maalesef Esma değildi.

Doğan'ın bir hainlik yaparak ikisini yalnız bırakmayacağını umdu ve hazırlanmaya devam etti.

Delal ise abisinin bir tişörtü giyip öbürünü çıkarmasını hayretle izliyordu bu sırada, Emre eline geçeni giyer ve giderdi. Gergin olduğu belliydi bu halinden; Delal de dayanamayıp girdi odasına

"Hayırdır abicim, beğenemedin bir tişört, hem de hepsini giy- çıkar mahvettin! Sonra annem bana ütületiyor onları ama." dedi, ütülemekten gocunmazdı ya abisini biraz gıcık etmek gerekirdi.

"Cadaloz seni, abi tişörtü ütülemek zor mu geldi? Giydim işte bunu, olmuş mu?"

Emre de yatağın üzerine bakınca anlamıştı yaptığını ve son giydiği ile kalmaya karar verdi bu sırada.

"Yok zor gelmedi de, nereye böyle? Karar veremedin bir türlü." derken muzipçe sırıtıyordu Delal.

"Bir de meraklı oldu başımıza,"derken saçını karıştırmayı ihmal etmemişti Delal'in "Doğan'ın işleri işte karışma sen." diye devam ederken Delal de söylenerek karışmış saçlarını düzeltiyordu.

Onlar böyle söylenirken Cem odaya girmiş ve kendisini Emre'nin yatağına atıvermişti.

"Cem paşa, hayırdır yatağımda gözün mü var?" diyerek kardeşine göz kırptı Emre de.

"Bende abi olmak istiyorum ya, siz hiç ödev bile yapmıyosunuz! Annem yine kitap okutacak bana!" derken yatakta mızmızlanıyordu.

Delal ve Emre onun bu haline gülmeden edemediler.

"Duymasın valla anne, üç kitap da okutur ceza diye benden söylemesi." dedi Delal, blöfü işe yaramışa benziyordu; Cem ağzını bir hışımla elleriyle kapattı ve başını hızla sağa sola sallayarak yataktan kalktı. Muhtemelen okumaktan kaytardığı kitabın başına dönüyordu Sema hanıma yakalanmadan...

Delal ve Emre onun bu haline biraz daha güldükten sonra, Emre mutfakta akşam yemeği için hazırlık yapan annesine çıkacağını haber verdi ve evden ayrıldı.

*****

Merve temkinli adımlarla Metin'in yanına yaklaştı, yanındaki adam destek olsa da yürüyemediği her halinden belliydi. Destek olarak acil servisteki en yakın sedyeye oturmasına yardım etti. Sonra da görevli doktoru çağıracağını söyleyerek yanlarından uzaklaştı.

Doktoru bulup geldiğinde Metin sedyede ayağını uzatmış bekliyor arkadaşıda sabırsızca yanında dikiliyordu.

Nöbetçi doktor kontrolleri yaptıktan sonra röntgen çekilmesi için Metin'i hasta bakıcıyla gönderdi bu sırada Merve de derse gitmek ve burada kalıp beklemek arasında kararsızdı. tam o anda Metin'i getiren adam konuştu.

"Tanıdığınız galiba Metin?"

"Komşuyuz." bunu söyleyişi bile tuhaf gelmişti Merve'ye evet komşulardı ama bunu hiç sesli dile getirmemişti herhalde bugüne kadar.

"Aynı yerde oturuyorsunuz o zaman?" diye devam etti adam, Merve bu soruları neden sorduğunu merak etmeye başlamıştı.

"Evet..." dedi yine de kısaca.

"Şey...Yanlış anlamayın, Metin'i getirdim ama sanırım önemli de bir problemi yokmuş. Malum benim de gitmem lazım, hem dükkanı da bıraktık öyle... Yani, onu size emanet etsem madem komşusunuz. Ben dönsem?"

Adamın gitmek istediği belliydi, Merve ise bağırarak 'hayır gitme!' demek istiyordu o anda.

Bu sırada Metin röntgenden dönmüştü, adam sorusunu onun yanında da tekrarladı, Metin de hayır diyemezdi ya. Kibarlığından adama gitmesini söyledi.

"Ben sınıftan eşyalarımı alıp geleyim." dedi Merve de adam gittikten sonra.

"Sende beklemek zorunda değilsin, dersin varsa."

Metin'in onu da zorla tutacak hali yoktu, büyük ihtimalle kırık da değildi. Bakardı başının çaresine.

"Yok dersim bitti, olsa da önemli değil. Nasıl yürüyeceksin yoksa. Ben alıp geliyorum eşyalarımı." dedi ve çıkışa yöneldi.

*****

f6L

Asiye Hanım MahallesiTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang