Bölüm 25 "Hatırla"

1.6K 198 35
                                    

Mahir'in odasından çıkarak sinirli bir şekilde kendi odama ulaştım. Bu adam artık çok fazla oluyordu. Onun her hamlesine karşılık boşa çıkan hamlelerimle ortalıkta boş boş dolanmaktan başka bir şey yapmıyordum.

Birkaç gündür uygulamayı düşündüğüm, yaparsam sonuçlarının neler doğuracağını tahmin etmeye çalıştığım bir konu vardı. Mahir ile ilgili. Onun hayatına dair öğrendiğim fazla bir şey yoktu. Elimde bir isim, bana aşırı benzeyen kız dışında bir şey yoktu. İşler bu raddeye geldikten sonra elimde fazla bir imkan da kalmamıştı.

Masamın başına oturarak bilgisayarı açtım. Ardından internette dolanmaya, o kızı bulmaya çalıştım. Öncelik olarak baktığım kişi Arden'in arkadaşları oldu. Oradan Bensu'yu ve Bensu'dan da Eda'ya ulaşmam uzun sürmemişti. Açık olan hesabını takibe aldım ve ona özel mesaj attım.

'Benzediğimiz hakkında birkaç şey söylenmişti... Fakat bu kadarını da beklemezdim!'

Mesajı attıktan sonra sayfamı kapattım. Masanın üzerindeki dosyalardan birini önüme açıp işime odaklanmaya çalıştım. Fakat bu çabalamam telefonumun çalmasıyla yarıda kaldı. Telefonumu elime aldığımda ekranda Arden'in aramasını gördüm. Açıp açmamak arasında kalsam da ne diyeceğini merak ederek telefonu açtım.

"Efendim?"

"Nerdesin?"

"Ofisimdeyim."

Cevap verdikten sonra Arden'i dinlemeye devam ettim fakat telefon yüzüme kapanmıştı. Telefonu kulağımdan uzaklaştırarak ekrana baktım. Bu hareketi sinirlerimi bozmuştu.

"Bu ne şimdi?" Dedim çatık kaşlarla. Arama geçmişine girip Arden'i aradım fakat telefon çaldığı an Arden meşgule attı. Gözlerimi devirerek telefonumu masanın üzerine bıraktım.

Saniyeler sonra kapımın çalınmadan açılışıyla oturduğum yerde hafiften irkildim. Arden hızlı bir şekilde içeri girmişti. Daha ne olduğunu anlayamadan da soluğu benim masamın başında aldı.

"Ne oluyor!?" Dedim apar topar ayağa kalkarak. Arden gözlerini gözlerimin üzerine kilitleyerek baktı. Bu bakış olduğundan uzun bir hal almıştı. Ne soruma bir cevap alabilmiştim, ne de ona yeni bir soru yöneltebilmiştim.

Arden küçük bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatıp beni belimden tuttuğunda yutkundum.

"Ne yapıyorsun?" Dedim, fısıltı gibi çıkan sesimle. Arden gözlerini bir saniyeliğine dudaklarıma indirdikten sonra tekrar gözlerime ulaştı.

"Asıl sen ne yapıyorsun Mila?" Diyerek soruma soruyla cevap verdi. Ses tonu kısıktı ve dişlerinin arasından konuşuyormuş gibi asabiydi.

"Hiçbir şey yapmıyorum Arden."

Arden bir süre daha yakınlığımızı korudu. Ardından yavaşça vücudunu benden uzaklaştırdı. Uzaklaşsa da hala onun göz hapsindeydim.

"Sabah ki davranışın neden peki? Beni beklemeden bana baka baka arabana binip gitmek ne demek?"

Sesindeki sinir bariz bir şekilde anlaşılıyordu fakat yüzünde sinir barındıran bir ifade yoktu. Dün gece olanlardan ve bana bir açıklama da bulunmamasından dolayı sinirli olan tarafın ben olması gerekirken Arden karşımda tavırlarıma tepki gösteriyordu.

"Sabah seninle konuşmak istemedim Arden. Şimdi de istemiyorum. Ayrıca sana karşı bir ters tutum sergiliyorsam sebebi ortada diye düşünüyorum?"

Arden burnundan solurcasına "Bana karşı ters bir tutumda bulunma Mila!" Diye çıkıştığında, bu sefer yaklaşan taraf ben oldum. Bir iki adımı hızlıca atarak aradaki mesafeyi yine azalttım ve gözlerimi gözlerine diktim.

Düş RengiWhere stories live. Discover now