27-Armağan

4.9K 301 57
                                    

Etrafımda dejavular dönüyordu. Ama daha önceden yaşadığımı sanmamıştım, direkt yaşamıştım. Önceki yangın, sonraki yangın. Fark var mıydı? Farktan ziyade büyük bir benzerliği hatta aynı olan noktası vardı. Ben korkuyordum. O an yanmaktan nasıl korktuysam şimdi de korkuyordum. Hatta daha fazlası bütün bedenimi dağlıyordu. Bencilliğim o günden bu güne azalmamış, daha da su yüzüne çıkıp asıl benliğimi suyun en derinine batırıyordu.

"Şehnaz! Çık çabuk."

Kulaklarımda yankılanan çığlıkla gözlerimi alevlerden ayırıp kapıya çevirdim. Hepsi koşarak odadan çıkarken kalp atışlarım gibi nefeslerim de hızlandı. Boğazıma dolan dumanla boynumu sarıp kapıya doğru koştum. Dumanın gözlerimi yaşarttığı yetmezmiş gibi görüş alanımı da bulanıklaştırmıştı. Bağırışlar kulaklarıma yapışırken öksürerek aşağı inmeye çalıştım. Tırabzana tutuna tutuna kendimi son basamağa atmıştım ki alevlerin büyük odadaki halıyı tutuşturduğunu görünce yüreğim de halı gibi tutuştu. Alevler evin içindeydi ve kapana kısılmıştık.

Dumanlara rağmen etrafı net görmeye çalışıp mutfağa yöneldim. Evin tamamı ahşap olduğu için döşemelerin tamamı tutuşmuş, perdelere kadar yükselmişti. Alt dudağımı ısırıp kendimi yeniden merdivenlere verdim. Şu an en korunaklı yer üst kattı ve orada ne kadar dayanabilirdik, bilmiyordum.

Evin çeşitli bölgelerinden gelen bağırma sesleri hızlanan kalbimi derimi delecek gibi artırmaya yetti. "Abla! Abla iyi misin?" Hülya'nın öksürükle karışık sesini işitince sesin geldiği tarafa doğru yürümeye çalıştım.

"Bircan! Neredesin?"

"Nasıl çıkacağız bu evden?"

Gözlerimi kısıp Aydız'a doğru telaşla koştuğumda bayılan Arya'yı dizlerine yatırdığını gördüm. Olduğum yerde kalıp bir süre onlara baktım. "Korkudan bayılmış olmalı. Ama birazdan hepimiz dumandan bayılacağız! Telefon! Derya abla telefonları hangi dolaba koydun?" Aydız'ın bağırmasıyla Derya ablanın hıçkırığını duydum.

"Kızlar dolabı açamıyorum. Anahtarı göğsüme koymuştum ama düşmüş!" Derya ablanın söyledikleri iyice afallamama neden oldu. Düşünemiyordum. Duman solumak dışında bir şey yapamıyordum.

"İmdat!" Asude'nin çığlığıyla olduğum yerde sekip başımı sağa çevirdim.

"Asude iyi misin?" diye bağırdı Derya abla.

"Yangın... Buraya da geldi!" Asude'nin soluk soluğa çıkan sesi bacaklarımı harekete geçirdi. Oturduğumuz odaya doğru yöneldiğimde duvarın bitişinde üç basamaklı bir merdiven ve sonunda küçük demirden bir kapı gözüme çarptı. Ayaklarım durakladığında önce odaya ardından kapıya baktım. Odaya girip Derya ablanın düşürdüğü anahtarı arayacaktım. Ama zehirlenebilirdim. Hiç düşünmeden küçük merdivene koşup kapıya ulaştım. "Ölmek istemiyorum." Sesim fısıltının içinde fısıltı gibiydi. Demir kapının sürgüsünü açıp içeri girdim. Aklımdaki şeyle onları tehlikeye atamazdım. Saçma düşüncemle alnıma vurdum. "Onlar zaten tehlikede!"

Çatı katına ulaşıp etrafıma korku dolu gözlerle baktım. Korkağın tekiydim. Aşağıdaki insanları umursamayıp sadece kendi derdime düşmüştüm. Vicdanımın ağırlığıyla ezilirken hızla küçük pencereye ilerledim. Alevler buraya henüz ulaşmamıştı. Pencereye sırtımı dönüp minik odanın içini inceledim. Üçgen tavana bakıp kenardaki tahta merdiveni duvara yanaştırdım. Titrek adımlarla merdiveni tırmanırken aşağıda hiç tükenmeyen çığlıkların azaldığını fark ettim. Ayağım basamakta duraklarken gözümden düşen damla ne vicdanımı hafifletti ne de yangını söndürdü. İçim kavrula kavrula son basamakları çıkıp kollarımı yukarı uzattım ve sürgülü tahtayı yana doğru kaydırıp yıldızlı gökyüzünü gözlerime armağan ettim.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin