28-Mektup

5.4K 308 110
                                    

Yolun neresinden dönersen kârdır, demiş atalarımız. Ben dönmüştüm fakat yine zarardaydım. Aklım rahatlamamıştı, tüylerim hâlâ diken dikendi. Hatamın karası olmasaydı belki de asıl benliğimle tanışamayacaktım. Pislik olan benliğimle.

Dirseğimi deri kenarlığa yaslayıp parmaklarımla şakağıma vurmaya başladım. Sıkıcı odaya katlanmak yetmezmiş gibi bir de Bedir'in can alıcı bakışlarını tenimin çekmesi iyice bunalmama neden oldu. Sinirliydi ama ben daha fazla agresiflik hissediyordum üzerimde. O sinirini hatlarının içine gömse de ben gizleyemiyordum. Şu an sinirden elim ayağım titriyordu ve kararı beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. "Biraz sakinleş." Otoriter sesi duymamla bacağımın sallantısı durmuş, bakışlarımı kendine çekmişti. Yanaklarımın içini şişirip bacaklarımı ovaladım.

"Benim yerimde sen olsan sakin olurdun, değil mi?" Ses tonum durduk yere fazlasıyla yüksek çıkmıştı. Öfkemle kendimi sardığım gibi içime onu da alıyordum. Kendimi dilediğim kadar üzebilirdim, hatta başkalarının da beni incitmesine izin verebilirdim ama onun üzülmesine dayanamazdım. Onu üzmek istemiyordum. "Bana kızgınsın." Buğulu sesime aldırmayıp gecemin sahibine baktım. Karşılıklı oturuyorduk ama o benim aksine gayet rahat ve mükemmel görünüyordu. O böyle güçlü görünürken kirpiklerinin ucuna tutunmak istedim. Gözlerine tırmanıp koyu derinliklerine dalıp orada boğulmalıydım. Çırpınmadan boğulmak...

"Verdiğin kararlara kızamam Şehnaz. Canımı sıkan şey böyle meselelere kendi başına kalkışman." Gözlerini üzerimden çekip deri sehpaya sabitledi. İki koyu incileri öyle bir kıvılcım çakıyordu ki sehpanın hâlâ alev almamış olmasına şaşırdım.

"Haklısın. Her şeye hep ben diyorum. Herkesi geride bırakan ben. Bencil, tırsak ben. Biliyorum artık bu konuşmalarımdan usandığını. Ben de sürekli söylemekten, yaşamaktan usandım. Kötü biri olduğumu kabullenirsen bu sözleri papağan gibi tekrarlamam. Sadece gerçek benliğimi kabul et. Dün gece senin için önemli olan insanları öylece arkamda bırakıp kaçtım. Artık açıklaması olamaz. Kendimden tiksiniyorum. Kötüyüm."

"İstediğin kadar kendine hakaret et. Senin asıl benliğin zaten yerleşmiş benliğime. Derimi deşseler yine de bulamazlar üzerime örtülmüşlüğünü. Bugüne kadar hiçbir hissimde yanılmamışken birinin sözleriyle hangi konuda ne düşünmem gerektiğine karar vermeyeceğim." Dudaklarımı aralayıp yine aynı şeyleri tekrarlamak istedim fakat yine söylediklerimin tam tersini kulaklarıma çınlatacaktı. Onun ağzından kendim hakkında bir şeyler duymayı seviyordum ama hak etmediğim şeyler üzerimde çoğalıp yükselmişti. Gözlerimiz birbiriyle münakaşaya girdiğinde sabırsızca bacağıma görünmez şekiller çizdim. İçimde bir kıpırtı oluyordu. Olduğum yerde farkında olmadan daha çok sallandığımda Bedir'in siyah incileri derinleşti. "Fazla sabırsızsın. Az sonra gelir. Biraz rahatla."

Şu an rahatlayamayacak pozisyondaydım. İçimdeki kıpırtı büyüyordu ve zamanlaması hiç iyi değildi. "Bedir. Zamanı değil ama ben..." Dudağımı ısırdım. Canını sıktığım yetmiyormuş gibi sıkacak daha kötü şeyler ekliyordum. Tek kaşını kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalışırken kurumuş dudağımı ıslattım. "Şey oluyorum sanırım. Geliyor." Gözlerimi kırpıştırdım, biraz daha açık konuşabilirdim.

Dudakları aralandı, gözlerini kısıp bakışlarını karnıma indirdi. "Anladım," demesiyle organlarım utançla fokurdamaya başladı.

"Anladın mı gerçekten?" diye aptal gibi sorduğumda gülümseyerek başını bir kez salladı. Ben de gülümsemeye çalıştığımda gözlerimi yeniden kırpıştırdım. Sanırım ağlayacaktım ve ağlamamın nedeni utanç değil, ne zaman harekete geçeceğiydi.

Dizlerini sıkıp ayağa kalkmasıyla bakışlarımı yakaladı. "Sen bekle, hemen döneceğim," dedi ve odadan çıktı. Markete mi gidiyordu acaba? Hiç değilse bu konuda anlayışlı çıkmış, burun kıvırmamıştı. Gülümsedim ve gülümsemem anında soldu. Hâlâ rütbelerle dolu odadaydım ve nerede olduğumu unutup tamamıyla başka bir konuya sapmıştım. Zihnim erken bulanıyordu. Zihnimi erken bulandıran gecemin sahibiydi. Tek bir kelimesi dahi beni o andan koparmasını bırak, koyu incilerinin gözlerime daldığı o an ruhum benim ruhum olmaktan çıkıyordu.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin