Bölüm-25

245 20 6
                                    

İyi Okumalar...!

Riva ile beraber diğerlerinin durumunu kontrol ediyorduk. Çok kötü değildiler, sadece Austin ve Liam hariç. Uyanmıyorlardı, Riva onlara her sağlık metodunu uygulasa da uyanmıyorlardı. Çünkü ölümün gölgesi artık onların başındaydı.

''Uyanmıyorlar.'' Riva ümitsiz konuşurken, altındaki imayı anlamıştım. Öldüler!

''Yapabileceğimiz bir şey olmalı.'' dedim öfke ve heyecanın katıldığı bir sesle. ''Elimizde hiçbir şey yok Harry. Zaten olmadan da çalıştırabileceğimizi sanmıyorum. İkisinin de kafatasında bir şey var. Görmüyor musun?''

Riva haklıydı. Ben sadece kendimi kandırıyordum. İkisinin de kafatasının olduğu bölgede ağır yarıklar ve deriden çıkmış damarla görünüyordu.

''Bianca...'' dedi Marissa. ''Onu götürmüşler.''

''Olay nasıl oldu?''

''Biz, yani ben, Bianca ve Marissa oturmuş konuşuyorduk. Erkeklerde helikopterle ilgili bir şeylere bakıyorlardı. Yani yeniden çalıştırma umuduyla. Sonra başımızda bir jet belirdi. Bize doğru bir şey fırlattıklarında kaçmaya bile fırsatımız olmadan, kulaklarımızı sağır eden o bomba patladı. Sonumuz işte böyle.''

Lila anlatırken onda da fazla sorun görmemiştim. Sadece bomba değildi. Helikopterin burada olup, hem dostlarımızı, hem de bu dev ağaçların bazılarının yıkılmasına sebep olmuştu. O herif ne yaparsak yapalım bizi bir şekilde buluyor ve canımıza okuyordu.

''Demek Luke bizi aranızda bulamayınca, şehirde olduğumuzu fark etmiş.'' Riva öfkenin ve stresin gelgitlerinde yüzüyordu. İntikamın dalgası ondan bize yayılıyordu. O yaymak istemiyordu bende onu bırakmak istemiyordum.

''Ne yapacağız şimdi?'' diye sordu Louis.

''Yapacağımız şey belli. Ben gidip Josh'a teslim olacağım ve bu kabusu bitireceğiz.''

''Yeter Riva! Bu konuyu konuşmaktan bıkmadın mı?'' Sesim biraz fazla gür çıkmıştı. ''Asıl sen, ben burada olduğum için başınıza gelen hatta gelecek felaketleri görmekten bıkmadın mı?'' Tamam onun sesi daha çok gürlemeydi.

''Ne yapacaksın? Gidip ona teslim olup, ona istediğini mi vereceksin? Psikopatın teki yüzünden hayata gözlerini böyle mi kapatacaksın?''

''Benim kaybedecek bir şeyim yok! Neden hayatta kalmaya devam edeyim ki? Her şeyimi biliyorsun, ve artık peşimden gelmekten vazgeç!''

Bunları içten söylemiyordu. Onu bırakıp gideceğim gün gitmemem için yalvarıyordu. Bu huylarından artık vazgeçmesi gerekiyordu. Şımarık bir kızdan farkı yoktu.

''Geleceğim. Hep senin peşinden geleceğim. Neden biliyor musun? Çünkü sen her şeyi bildiğini sanan, egoist, ukala bir kızsın. Sen çocuk gibisin ve kendi kendini yaktığını göremeyecek kadar gülünçsün.''

Şuan suratıma yumruk atmak isteyen ama bir türlü bunu yapamayanlar gibi bakıyordu. Hışımla arkasını döndü ve adım gibi biliyorum ki, haklı olduğum için kendisi yenildi ve sakinleşmeye çalışıyor.

''Peki! O zaman New York'a gidiyoruz.''

''Delirdin mi? Bizi orada bulur.'' dedi Drake hırlayarak. ''Hayır delirmedim. Biz şuan oyalanıyoruz ve onu hemen öldürmezsek çok daha fazla can vereceğiz.''

''Peki ama neyle gideceğiz?'' diye sordu Louis. Açıkçası bunu bende merak ediyorum. ''Siz Liam ve Austin'i bir yere gömün. O iş bende.''

Louis ve Drake kafayı yemekten korktukları için Riva'nın dediğini yapmaya başladılar. Biraz zor olmuştu, çünkü elimizde ne kürek ne de kazma vardı. Helikopterin kopmuş parçlarını kullanarak çok derin olmasada onları gömecek bir toprak kazmıştık. İkisinide aynı yere gömmek zorunda kalmıştık. İkisini gömerken Riva hariç herkesin gözünden bir damlada olsa gözyaşı akmıştı. Toprağı kapatırken, bu yaptığım için kendimi bir an için ruhsuz biri olarak görmüştüm. Normal bir şey değildi bu. Bir tabutları bile yoktu...

Scream [h.s]Where stories live. Discover now