29-Mürekkep

5.9K 306 125
                                    

Yazar Anlatımından

Sırtlarını yaslamıştı kapıya iki yürek. Beyaz kâğıt üzerindeki siyah çizgiler tüm yazınmışlığıyla parmaklarının arasında duruyordu. Şehnaz mektubu okuduktan sonra hıçkırıklarını sessizliğe boğmak için parmağını ısırırken, Bedir babasının araba odasında, kapının dibinde yere çökmüş, gözünden damlayan yaşı serbestçe ulaşması gereken kağıdı izleyip yaşın dökülüşüne kapıldı. Biri sevdiğinin hisleriyle dolup taşarken, biri sevdiğinin yaşadığı hislerin içinde boğuluyordu. Şehnaz taşıyordu güzel duyduğu, bilmediği duygular karşısında. Bedir'se boğuluyordu, sevdiğinin her kelimesindeki yoğun aşkı ve kırıkları hissedince.

Şehnaz yanaklarını elinin tersiyle hızlıca silip ayağa kalktı. Onu görmek istiyordu. Bir de görerek yaşamak istiyordu okuduğu şeyleri. Derin bir nefes alıp kapıyı açtığında gözlerini kırpıştırdı. Ondan önce davranmıştı yüreğinin sesi. Gözlerini kendisine bakan gözlerden alıp elinde zarifçe tuttuğu kağıda indirdi. Ardından tekrar kara incilere odaklandığında ne yapacağını ne söyleyeceğini kestiremedi. Eğer o gelmeseydi, yanına gidip ne söyleyecekti? O da gelmedi aklına. Öne doğru atılıp kollarını Bedir'in boynuna dolayıp sımsıkı sarıldı. Belki de yanına gittiğinde yapacağı tek şey bu olurdu. Bedir elindeki kağıdın kırışmasını istemediğinden daha dikkatli sarıldı kızın ince beline. Burnunu bal rengi saçlara sürttüğünde gözlerini kapattı. "İçinde neler taşıyormuşsun öyle," dedi fısıltıyla.

Şehnaz gözünden düşen damlayı umursamayıp çenesini Bedir'in omzuna yerleştirip öylece kaldı. "Sadece senin içinin yansıması," dedi o da aynı şekilde fısıldayarak. Bedir başını hafifçe geri çekti ama elleri hâlâ sıkılı biçimde onun vücudundaydı. Şehnaz da başını geri çekip gözlerini yukarı kaldırdı. Aradaki boy farkını dıştan gören biri umursasa da şu an ikisi için en güzel mesafeydi.

"Seninle uyuyabilir miyim?" Bedir'in masum sesine bir de gülümsemesi eşlik ettiğinde Şehnaz başını onaylarcasına salladı. Ona nasıl karşı çıkabilirdi ki.. Sabaha kadar güzel kokusunu içine çekmek varken ayrı odalarda hasretliğe boğulmak ruhlara zarardı.

Belini bırakıp elini eline kaydırdı ve yatağa yürüdü. Şehnaz'ın elindeki kağıdı aldı ve kendi kağıdıyla birlikte komodinin üzerine koydu. Ardından yatağa oturup gülümseyerek dizlerini sıvazladı. Küçük oğlan çocukları gibi gözleri muziplikle parlıyordu. Şehnaz dayanamayıp siyah saçları gülerek karıştırdı. "Yatağa oturduğun hâlde her yeri kapladın, bir de yatmayı mı düşünüyorsun?"

Bedir gözlerini ondan alıp yatağı inceledi. "Evet, öyle düşünüyorum. Hem yatağın küçük olması iyi. Daha yakın oluruz." Dudakları yukarı kıvrıldığında Şehnaz'ı bileğinden tutup yatağa çekti.

"Dur. Önce yer ayarlaması yapalım." Şehnaz bileklerini uzun parmaklardan kurtarıp dolaba ilerledi.

Bedir ne yaptığını anlamaya çalışırcasına ona bakarken elinde yastık görmesiyle gözlerini devirip dirseğinin üzerine yaslandı. "Ya güzelim. Hem sığmayacağımızı söylüyorsun hem de aramıza yastık sokuyorsun. Böyle hayal etmemiştim."

"Kay kay, öteye kay," deyip Bedir'i yastıkla öteye doğru ittirdi. Kendi de yatağa yerleşip yastığı ortaya hizaladı ve Bedir'e bakıp tatlı tatlı gülümsedi.

Onun aksine Bedir onu kısık gözlerle izliyordu. "Oldu mu bu şimdi Şehnaz?" demesiyle Şehnaz başını aşağı yukarı salladı. "Daha önceki yatışımızı unutuyorsun canım. Arada yastık mastık yoktu. Hatta sabahleyin seni namusuma girerken yakalamıştım." Bedir gülmeye başlayacaktı ki Şehnaz'ın sert tekmesiyle kasıklarında acı hissetti. "Vay Minikşem. Kendini geliştiriyorsun," dedi sahte acıyla yüzünü buruşturup. Şehnaz gözlerinin önüne düşen tutamı elinin tersiyle geriye atıp güzel yüzü inceledi.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now