Sabah gözlerime temas eden o iğrenç kış güneşiyle uyanmak zorunda kalmıştım. Yazla hiçbir zaman aram iyi değildi! Güneş, okumaya üşendiğim kitabım gibiyken deniz ve kumsal midemin alamadığı yemekler gibiydi! Kış yazmaya doyamadığım şiirlerimken kar ve yağmur dinlemeye doyamadığım müziğimi andırıyordu!
Yataktan aşağı doğru kayarak kıçımı çıplak parkeyle buluşturdum ve dün yaşananları düşünmeye başladım. Yıllarca geçip giden yıllarımda, güzel bir yolculuğa çıktım. Gözlerim istemsizce akarken aslıyla geçirdiğimiz zamanları düşündüm.
Belki de gerçekten aslı ölmemişti. Aklıma bu sefer her defasında yerde sürünmekten zevk alan kardeşim...beyazım gelmişti. Tekinimi....mor ineğimi unutmamak lazım! Allah bilir ne haldedir deli mor ineğim?!
İstemsizce aklıma onla olan konuşmalarımız gelmişti.
Geçmiş zaman....
Zil çaldığında tekinle istemeye istemeye elimizde ki fotbol topunu bırakarak sınıfımıza doğru yol aldık. Tekin sınıfa girdiği gibi timuçine gülümseyerek arka sıraya doğru yürümeye başladı.
" timo...ders ne?!" dedi sırasına otururken tekin.
Timuçin ise kalçasını yaslamış olduğu sıradan alarak gülmeye başladı.
" cevabı açık olan birşey bence...konuşturmayın beni cahilmisiniz?!" dedi. Timuçinin grubundan adının arda olduğunu bildiğim kumral çocuk elinde oynadığı telefondan başını kaldırarak gülümsedi.
" valla benim okulumda tanga....pardon tango dersi olması gerekiyordu.....şuan ders ne bilmiyorum?" hepimiz ardaya şaşkın şaşkın bakarken timuçin arda'nın ensesine vurarak kaşlarını çattı.
" olum... Kendi açtığın okuldan mı söz ediyor ?" dedi.
Arda aslında timuçinin grubunda ki en saf, temiz ve duygusalıydı!
Anılarımı yerle bir edilmesinin sebebi şuan kapının sert bir şekilde açılmasıydı. Başımı yaslamış olduğum dizlerimden kaldırdığımda görüş alanıma ilk önce siyah botlar girmişti. Burnumu çekerek kızarmış gözlerimi yavaş yavaş yukarıya doğru gezindirmeye başladım. Siyah kotun üzerine giymiş olduğu koyu yeşil boğazlı kazak ve o vazgeçilmezi olan siyah maskesi....
Maskeli Adam!
Bana yaklaştıkça yan yan kaymaya başladım. Sağ bacağım beyaz komidine çarpınca istemsizce irkildim. Maskeli adam önümde diz çökerek benimle aynı boya geldi. Elinde ki son model telefonu bana doğru uzatınca dizlerimde olan bakışlarım karşımda ki adamla birleşti. Her ne kadar istemesemde!
Gözleri....kahretsin ki bana birini hatırlatıyordu. Ama bu hafızam nedense hatırlamakta zorlanıyordu.
" ben baban UMUT ATEŞ gibi vicdansız değilim!" diyerek elindeki telefonu yanıma bırakarak ayağa kalktı. Babamın isminin üzerine baskı yaparak söylemişti.
Maskeli adam yanımdan geçerek ilerlemeye başladı. Yanımda ki telefonu alarak hırsla ayağa kalktım ve karşımda ki boy aynasına doğru fırlattım telefonu.
Maskeli adam bana şaşırarak bakarken hızla ona doğru yürüyerek yumruk yaptığım ellerimi göğsüne doğru vurmaya başladım.
" benim babam vicdansız değildi....."
Maskeli adam bana tepkisizce bakarken bense odada elime geçen herşeyi dağıtıp kırıyordum.
" benim babam vicdansız değil......değildi!"
Elime almış olduğum mor bibloyu karşımdaki pencereye doğru fırlatmamla cam kırkıkları tuzla buz olmuştu. Biblo ön bahçe yi boylarken daha da sinirlenip etrafta sağlam birşey aramaya başladım ama kahrolsun ki yoktu! Sabah olmasına rağmen ay halen dışarıda tüm muhteşemliğiyle ortada kendimle yaptığım kavgaya şahitlik ediyordu. Orada bizi izleyen aya bile sinirlenmiştim. Bahçede toplanmış olan korumaları fark ettiğim de işaret parmağımı onlara doğru kırık pencereden sallayarak bağırmaya başladım.
" lan! Bana bakın piç kuruları...benim.babam.vicdansız.değil!" nefes nefese ama her kelimenin üzerine vurgu yapa yapa söylemiştim.
Arkamı döndüğüm sırada nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.
" rahatladın mı? Bitti mi?!" maskeli adamın bu denli rahat davranması zoruma gitmişti açıkçası!
" hayır! Daha bitmedi!" diyerek bana bakan adama doğru hızla yürüyüp elimi yüzünde ki kar maskesine doğru atmamla bileğim, demir kadar soğuk ve sert parmaklar tarfından sıkılmaya başladı.
" bu maskeyi asla düşüremeyeceksin!"
" seni öldüreceğim! Seni bitireceğim!" sesimin aciz çıkmasını umursamadan tehditler oluşturup karşımdaki adamın yüzüne doğru savuruyordum.Bileğimi daha da sıkı kavrayarak peşinden sürüklemeye başladı. Bedenim, merdivenlerden sürüklenmeye devam ederken susmak bilmeksizin konuşup tehdit ediyordum.
" sen pis.....kaçık herifin tekisin! Aptalsın sen! Aptal!" sanki söylediklerimin hepsini duymamazlıktan geliyordu. En sonunda demir-çelik bir kapının önünde durduğumuzda şaşkın gözlerle bir maskeli adama bir de karşımda ki kapıya bakıyordum.
" yuh.....oha.....çüş!.... Evinde demir-çelik kapı mı var?" ağlamalarım dinmişti. Sanırım içimdekilerini söyleyince rahatlamıştım. Ama şuan eminim ki yüzüm ağladığım için kıpkırmızıydı.
" ne sandın...?" diyerek ayağıyla çıplak parkenin zeminine bastı. Ben ona halen şaşkın gözlerle bakarken " bakma öyle! Salyaları akmış kuduz köpeklere benziyorsun!..... Bu ayağımın altında ki parkeler özel imalat......bir nevi farklı bir mekanizma var! Benim ayak basmamla açılır ve yine benim ayak basmamla da bu kapı kapanır!" diyerek şaşkınlığımı gidermeye çalıştı. Tabi beni köpeğe benzeterek gidermişti ya merak'ımı!.
Maskeli adam kapıyı açınca önden geçmem için yer açtığında hızla odaya giriş yaptım. İçeride parkeler başta olmak üzere her yer siyahtı! Arada birkaç parça mor olsa da kendilerini pek fazla fark ettirmiyorlardı. Sağ tarafımda ki kitaplık dikkatimi çekince yavaş adımlar eşliğinde siyah kitaplığa doğru ilerledim. Kitaplığın tam önünde durduğumda, boyumdan uzun kitaplığa göz gezdirdim. Oldukça zengin bir kitaplıktı. Sayamadığım kitap....sayamadığım yazar.....bilmediğim kitap.....bilmediğim yazar.....merak ettiğim bir ton kitap ve yazar. Sanırım karşımda ki cennet için arkamda ki cehenneme katlanmak zorundaydım!
Görüş alanıma siyah kapaklı bir kitap girince elim istemsizce o kitaba doğru uzandı. Tam kitabı elime alıcaktım ki biri elime hızla vurunca irkilerek geri çekilmek zorunda kalmıştım.
" yemedim kitaplarını..... Merak be merak!"
" kitaplarımı kimseyle paylaşamam ve kimseye ellettirmem!" diyerek parkenin arka tarafta yani odanın iç tarafında kalan çıplak zeminine basarak kapının kapanıp kilitlenmesine sebep olmuştu.
Maskeli adam kandi dolabına yönelip birkaç parça eline alarak bana doğru döndü.
" banyoda üzerimi giyineceğim.....ve sen de burada beni bekleyeceksin!" diyerek arkasını döndü ve banyoya doğru ilerledi. O sırada aklıma gelen şeyle hızla üzerime bakındım.
Kahretsin!
Okul gömleğim ve eteğim.....!
" ben....ben böyle yatamam!...." diyerek gözlerimi maskeli adamın sırtında gezindirerek kaçırdım.
Maskeli adam hızla bana doğru tekrar döndü ve üzerimi gözleriyle âdeta süzmeye başladı. Bakışlarından rahatsızlık duyduğum için istemsizce yerimde kıpırdanmaya başladım. Maskeli adam kendi kendine birşeyler mırıldanmıştı ama duyamamıştım.
" haklısın........sen rahatına düşün biriydin!"
Tekrardan selamlar saygılar hürmetler mavinin beyaz okuyucuları.....eeee nasılsınız bakalım. Farkındayım bölümler kısa ama 15. Bölüm dahil olmak üzere artık bölümler istediğiniz gibu uzun olacak. Arkadaşlar yorum ve votelerinizi benden esirgemeyin..... Lütfen!
Mavinin Değerlileri.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN AYAKABILARI ÇALINDI
ChickLit" neden gelmedin sunam'm?" " birincisi ayakkabılarım çalındı. İkincisi adım SUNAM'M değil! SUNAM yani bu demek oluyor ki ikinci bir (m) harfine gerek yok.!" " biliyorum mavim biliyorum. Orada ki ikinci (m) harfi benim olduğuna dair sahiplenme eki."...