24.bölüm

8.7K 365 7
                                    

not: facebookta yayınlanan bölümler eşitlendi artık. orada da 24 burada da 24 bölüm...bundan sonra bölümler hazır oldukça gelecek bilginize :) keyifli okumalar...

hikayenin facebook linkini isteyen arkadaşlar aşağıdaki linkten ulaşabilirler. orada her bölüme ayrı resimler var :)

https://www.facebook.com/media/set/?set=a.528300110542717.1073741842.184397604932971&type=3

SAHRA!

24.BÖLÜM

Yazar; Canan Takan

Boşalan tabakları tepsiye koyan Sahra tekrardan İmran’ın yanına oturup ateşinin düşüp düşmediğini anlamak için elini anlına götürdü ama bu konudan pek anlamazdı. Hala aynı gibiydi sanki. Elini çektiği sırada İmran tuttu elinden ve yanağına götürdü. Yavaşça kızı kendine doğru çekerken diğer elini de tuttu. Sahra bir şey söyleyeceğini düşünüyordu fakat öyle olmadı. Olan kuvvetiyle geriye çekilip Sahra’nın uzanması için yer açtı. Zorla mı oldu yoksa isteyerek mi bilinmez ama Sahra uzandı İmran’ın yanına ve elleri hala ellerindeydi. İmran onları hiç bırakmadan arkadan beline sarıldı Sahra’nın ve başını kızın sırtına dayadı. Sahra İmran’ın başını hissettiğinde “ne yapıyorsun?” diyebilmişti ancak. “çok yoruldun. Uyu biraz.” Diye sessizce kulağına konuşan İmran, kızın ellerini iyice kavradı. Sahra ilk defa böyle bir durumda dinledi İmran’ı. Belki de hasta olduğu içindi belki de içinde bir yerlerde bunu istemişti. O gözlerini geceye kapatırken güneşin doğmasına sayılı saatler kalmıştı. Yeni doğan günde neler olacağını kimse bilmiyordu.

…….

Güneş doğalı kaç saat olmuştu? Sahra ne zamandan beri İmran’ın kollarındaydı? İmran’ın Sahra’nın başının altında kolu uyuşmuş ve buz kesilmişti fakat bu an için değerdi. Hiç kıpırdamadı hatta nefes alışverişlerine bile dikkat ediyordu onu uyandırmamak için. Hasta oluşunun verdiği yorgunluğun yanında içindeki mutluluğun tarifi yoktu. Bu küçük cadı yüzünden liseli âşıklar gibi hissediyordu. Nasıl derler? İçinde kelebekler uçuyormuşçasına… Kızın yüzünü dikkatle izlerken surat ifadesinde değişiklikler olduğunu fark etti. İfadesiz bir şekildeyken aniden kaşlarını çatıp, başını hafiften oynatıyordu ve sık sık nefes alıyordu. Sahra’nın rüya gördüğünü anlamıştı İmran. Tam onu uyandıracakken, Sahra başını İmran göğsüne yasladı, diğer taraftan omzunda olan eliyle omzunu sıkıyordu genç adamın. İmran “Tamam, tamam geçti, sakin ol.” Diye sessizce kızı telkin ederken, Sahra gözünde oluşan bir damla yaş ile uyumaya devam etti. Bu huyu küçüklüğünden beri mi vardı yoksa sonradan oluşmuştu bilinmez ama rüya gördüğü zaman uyanamazdı Sahra. O rüya onu kalpten götürse bile uyanamazdı. Sahra İmran’ın kolunu sıkmayı bırakıp ellerini gevşetince daha iyi olduğunu anladı genç adam. Şuan için her şey iyi olabilirdi ama asıl soru Sahra’yı ağlatacak derecede korkutan bu kâbus ne olabilirdi?

Tüm gece ayakta olan Sahra derin şekilde daldığı uykusunda ablasını görmüştü. Karanlık bir yolun ortasında ablasıyla birlikte yürürken bir anda onu bırakıp gidiyordu ablası Edibe. Arkasında bıraktığı kardeşine bakan Edibe’nin yüzü asık, buz gibiydi ve gitgide uzaklaşıyordu Sahra’dan. “Abla ne olur yavaşla! Yetişemiyorum sana. Abla!” diye Edibe’nin arkasından seslenen kız, onu dinlemeyen ablasına “Neden böyle yapıyorsun? Ne olur bekle beni! Karanlıktan korkuyorum bilmiyor musun?!” diye avazı çıktığı kadar yüksek sesle sesleniyordu. Tüm bu bağırışın ardından Edibe gittiği yolda yavaşlamadan kardeşine dönüp uzakta karanlığın içinden gelen bir adamı işaret ediyordu. Sadece gölgesini gördüğü adamdan korkup kaçmaya çalıştı Sahra ama yapamıyordu, gitgide yaklaşıyordu sanki adama. Diğer taraftan ablası yoluna devam ediyordu. İçinde peyda olan korku yüzünden kalp atışları hızlanan Sahra’nın gözlerinden yaşlar akıyordu. Olduğu yere çakılmıştı sanki. Sonunda yanına kadar gelen adamın yüzünü gördüğünde İmran olduğunu anlayınca boynuna atıldı. “çok şükür sensin!” diyerek öyle sıkı sarıldı ki genç adama, o rahatlama hissinin tarifi yoktu. İmran elini kızın saçlarına götürerek “Tamam, tamam geçti, sakin ol.” Dedi. Bu sözlerle birlikte içindeki bütün korku da yerle bir olmuştu sanki. Rüyasını bu şekilde atlatırken gerçekte de İmran’a sarıldığını bilmiyordu genç kız. Bu olayın üzerinden çok geçmeden uyanan Sahra, İmran’a sıkı sıkıya sarılmış olduğunu görünce bir süre yüzüne bakakaldı. Sonrasında onu uyandırmadan ellerini ondan çekip yataktan çıktı. Yatağın kenarına oturduğu sırada elini rahatlamış bir şekilde kalbine götürüp “oh! Allah’tan uyuyor. Nasıl sarılmışım adama yahu! Kene gibi yapışmışım resmen. Dünden razı kızlar gibi.” Dedi kendi kendine. Uyurken saçından kaymış olan tokasını tekrar saçına iliştirdikten sonra yerinden kalkıp camın önüne gitti. Gökyüzünden kasvet yayılıyordu resmen. Havanın bu denli gri olduğunu ilk defa burada görüyordu çünkü Kahire’de çok fazla yağmur yağmadığı için hava genellikle açık ve güneşli olurdu. Arkasını dönüp komodinin üzerindeki su dolu kabı görünce İmran’ın ateşini kontrol etmesi gerektiğini hatırladı. Yanına gidip iki parmağıyla anlına dokunduğunda normale döndüğü gördü. O an yüzünde oluşan gülümseme görülmeye değerdi.

SAHRA!Where stories live. Discover now