"Veda Etmeden Gidilmez"

25 1 0
                                    

Ona ne oldu? Birileri onu bulmuş ve yardım etmiş midir? Aksini düşünmek bile istemiyorum. Onunla uzun bir zaman geçirdik onu tanımıyorum bile ama o beni mutlu eden tek şey.

Kısa bir süre uyuyup kaldım. Uyandığımda gözlerim ağlamaktan şişmiş ve yanıyordu. Etrafımı göremiyor, sadece ışığı hissediyordum. Gamze kalktığında uçağın indiğini fark ettim. Gözlerimi kısarak ayağa kalktım. Ancak başımın dönmesiyle tekrar oturdum.

Gamze kolumdan tutarak kaldırmaya çalıştırdı. Uçaktan inip siyah bir arabaya bindik. Uzun bir süre arabayla yol aldıktan sonra üç katlı bir evin önünde durduk. İnip Gamze'yi takip ettim. Üst kattaki dairenin kapısını açıp ilerledi. Çantaları bırakıp bir oda gösterdi.

"Bundan sonra burada kalacaksın?" dedi ve salona geri döndü.

İçeri girip etrafı inceledim. Aynanın önünde durdum. Bir süre aynada kendime baktım. Gözlerimin altı hemen kararmıştı. Dudakları çatlamıştı.

Bakışlarımı yatağa çevirip ilerlemeye başladım. Yatağa kıvrılıp tekrar ağlamaya başladım. Elimde olmadan ağlayabiliyordum. İçeri Gamze girdiğinde kafamı kaldırıp baktım. Tepsiyle yemek bırakıp çıkmıştı. Hiç yemek yiyecek durumda değildim.

Bir süre sonra kalkıp camı açtım ve oturmaya başladım. Hava soğuktu. Yunanistan daha sıcaktı. Temmuz ayı olmasına rağmen siyah bulutlar vardı. Pencereyi açar açmaz içeri hücum eden soğuk rüzgar kemiklerime kadar nüfuz etmişti. Soğuktu, tıpkı Samet gibi...

Delirecektim. Bir zamanlar yanımda durmasına bile katlanamadığım bu adam aklımdan çıkmıyordu. Onun için üzülüyorum ama ona bir türlü ulaşamıyorum. Beynimin her hücresi onu bağırıyordu. Merak değildi, acıma değildi...

"Seni de kaybedemem..."

"Seni seviyorum..."

"Avuçlarımın arasından gitmene izin veremem"

Kafamın içinde söyledikleri yankılanıyordu. Bana bu lanet olası sözleri söyleyip kafasına göre ölemezdi. Ne diyorum ki ben?

Belki şuan ölmüştür bile...

Aklıma benimle bir gün boyunca yok yere inatlaşdığı geldi. "Bana seni seviyorum demiştin" demişti. Oysa ki söylemediğimi söylediğinde hala inkar etmemiştim. Ama şimdi bana sevdiğini söylüyordu. İnanmıyordum. Çünkü beni kullanmıştı. Beni seveceği filan yoktu, sadece ölmeden önce onu affetmem için o iki kelimeyi kullandı.

İnanmak istemedim. Şuan koskoca dünya üzerinde güvenebildiğim bir tek o geri zekalı vardı. Tıpkı bana söylediği gibi onu da kaybedemem. Ona ihtiyacım vardı. Yanımda olsa o koca kaslı kolları ile bana sarılır ve beni sustururdu. Bunu yapmasını pek sevmiyordum ama yine de yakından o kadar da kötü biri değildi.

Ona en yakın olduğum zamanlarda da nedense hep ölüme yakın olduğum zamanlardı. Ne zaman bir karanlıkta kaybolsam ki hem gerçek anlamda hem de mecazi, beni tutup çeken O'ydu.

Kısacık zamanda ne de bağlamıştı kendine. Ona aşık filan değildim. Onu görünce aptal aşıklar gibi olmuyorum ama yine de onu sadece görmek istiyorum. Ondan kilometrelerce uzaktayım. Ve elimi uzatsam ona dokunamıyorum.

"Eylül!"

Beni düşüncelerimden ayıran ses Gamze'ye aitti. Kapıdan kafasını uzatıp baktı. Daha sonra içeri girdi. Farkettirmeden yanaklarımdaki gözyaşlarını sildim. Oysa ağladığımı bile farketmemiştim.

"Sıcak çikolata..."

Elindeki bardağı uzatıp yanıma oturdu. Üzerinde ince bir şal vardı. Tabi uzun bir süredir Romanya'daydı. Ben ise Yunanistan'dan ayağımın tozuyla gelip bu soğuk havaya meydan okuyordum.

Kumarbaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin