33-Kadınlar

4.8K 280 140
                                    

Sıra sıra oturduğumuz yerden kendi aralarında konuşan adamlara baktık. Kim oldukları hakkında fikrimiz yoktu. Adamlardan gözlerimi alıp diğerlerine baktığımda Şeker teyze bayılıp ayılıp duruyordu. Gülizar babaanne ise elindeki yelpazeyle kendini yellerken normal bir gündeymişiz gibi yüzü gayet rahattı. Onun aksine Mücella ve Süreyya birbirine endişeli bakışlarla bakıp gerildikleri fazlasıyla belli oluyordu. Hülya'nın mavi gözlerini korku bürürken Yıldız kolunun altına Bircan'ı almış, titrek elleriyle saçlarını okşuyordu. Aydız'sa küçücük cüssesiyle adamları yiyecek gibi bakıyordu. Hele Emine'ye ne demeli... Kollarını sıvamış, mutfak önlüğünü kafasına bağlayıp elleriyle değişik hareketler yapıyordu. "Ne yapıyorsun Emine," diye fısıldadım.

Emine başını bana çevirdiğinde Aydız'da da bir hareketlenme oldu. "Siyah kuşak karateciyle yan yana oturduğunu bilmemen normal Şehnazcığım." Emine hareketlerine kaldığı yerden devam ederken Aydız'la şaşkınca bakıştık.

"Ne saçmalıyorsun Emine? Onu nerenden uydurdun şimdi?" Aydız'ın sesi de fısıltıya kaçmıştı.

"Kız neremden uyduracağım? Uydurmuyorum, ciddiyim." Adamlara kısa bir bakış attım. Bizim konuştuğumuzu duymayıp hâlâ kendi aralarında koyu muhabbettelerdi.

"Ulan biz niye bunca yıldır bilmiyoruz siyah kuşak karateciliğini?" Siyah kuşağı alaycı bir ifadeyle söylemişti Aydız.

"Aydızcığım. Bilmemeniz normal. Çünkü çiftliğimizde herhangi bir aksiyon olmadı. Kalkıp da sizi mi dövseydim?" Aydız'la aynı anda gözlerimizi devirdik.

"Peki adamlara ne zaman göstereceksin, siyah kuşak karateciliğini?"

Aydız'ın kolunu uyarırcasına dürttüm. Emine'yi gaza getirmesini istemiyordum. "Bakma sen ona Emine. Sakın yanlış bir şey yapayım deme."

"Müsait olunca," diye cevapladı Emine.

"Ulan ne müsaitliği? Şu an müsait değil misin?"

Bu defa Emine gözlerini devirdi. "Kızlar! İçimi şişirdiniz. Şu an müsait gibi mi duruyorum?" Elleriyle yaptığı hareketlere baktık. Söylediği gibi müsait değildi.

"Ablam da bir ara boksa gidiyordu," demesiyle bakışlarımı Bircan'a çevirdim. O ise Aydız'a bakıyordu.

Yıldız, Bircan'ın saçını çekip, "Çok güzel akıl veriyorsun ablama!" diye çemkirdi. Bircan omuz silkerken Aydız'ın dudakları çoktan yukarı kıvrılmıştı. Koluna çimdik attığımda bağırmasını engellemek için hemen ağzını kapattım. Bağırmak yerine birkaç boğuk küfür işittim.

"Sakın Aydız. Adamları delirtecek bir şey yapma." Aydız beni umursamayarak adamlara doğru tekrar sırıttığında, "Şşt, kime diyorum?" diye fısıldadım fısıltının en bağırtısından.

"Çocuklar susun artık." Mücella da fısıldamıştı. Bir gözü adamlardaydı.

"Anne bugün ev neden erkeksiz?" Hülya, eli dudaklarında konuşurken gözlerini adamların üzerinden çekmiyordu.

"Aslında pek erkeksiz değil kızım."

Hepimiz parlayan gözlerle Mücella'ya baktık. Bedir'in odasına bakmamıştım, belki de evdeydi. Belki Rıza vardı veya Kenan amca burada olabilirdi. Kenan amcadan kesin korkarlardı. Adam kendini nasıl sevdirebiliyorsa aynı zamanda ürkütücü derecede korkutabiliyordu insanları.

"Bedir mi?"

"Rıza mı?"

"Yağız mı?"

"Amcam mı?"

"Ay İbrahim mi yoksa?" Hepimizin başı Derya ablaya döndüğünde o da bize bakıyordu. "Ne? Hepiniz kendinizinkileri sayıyorsunuz da benim başım kel mi?"

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora