•Yer: Sibirya Askeri Bölgesi
Saat: 15.22"Hoş geldiniz, bizde sizi bekliyorduk."
Arayıcılar uçaktan inip kendilerini karşılayan üç askerin önünde durduklarında ortadaki asker konuşmaya başlamıştı. Bunun üzerine Vasiliy hafifçe gülümseyerek askere kısa bir selam verdi ve asker büyük bir ciddiyetle konuşmasına devam etti.
"Ben Albay Yevgeni Nikolai Petrov'un emir subayı Yüzbaşı Pavel. Burada olduğunuz süre boyunca sizinle ben ilgileneceğim..."
Cümlesini bitirir bitirmez omzuna astığı silahıyla bekleyen Pavel'in sağındaki asker hareketlenip öne bir adım atıp Pavel'le aynı hizaya geldi. Kafasını ona doğru çevirip bir şeyler fısıldadıktan sonra aynı şekilde yerine döndü.
"...Dışarıda durmamız tehlikeli olabilir. Albay'da sizi bekliyordu zaten."
Yüzbaşı, Arayıcılar'ın kendisini takip etmesi için işaret edip hızla ilerlemeye başladı. Vasiliy önde olmak üzere hepsi yürümeye başlamıştı. Geriye kalan silahlı iki asker de onların arkalarından geliyordu.
Askeri üssün ana binasının girişine gitmek için araca doğru ilerledikleri sırada Jeffrey sol omzuna astığı silahı sağına alıp Aras'ın yanına yaklaştı ve ona hiç bakmadan kısık bir sesle "Tehlikeli derken? Nasıl bir askeri üs dışarıdan tehdit alabilir?" dedi. Aras Jeffrey'in sorusunu bir süre düşündü. Çünkü kendiside anlam veremiyordu.
Sonunda ana binaya ulaştıklarında dışarıda duran nöbetçi askerler tarafından tek tek içeri alınmaya başlanmışlardı. Her zaman yaptıkları ve koşul ne olursa olsun mecburi olan bir uygulama olduğu söylenmişti onlara ve içeri ilk giren Pavel olmuştu. Onun hemen ardından Vasiliy ve Dag girmişti. Onlardan sonra sıra Aras'taydı. Birkaç adım atıp nöbetçi askere yaklaştı.
Asker elinde tuttuğu cihazdan kafasını kaldırmadan bir şeyler kurcaladı ardından Aras'ın yüzünü incelerken konuştu.
"Türk Silahlı Kuvvetleri, Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu..."
"Aras Ateş."
Karşısındaki askerin sözünü kesip ismini gülümseyerek söylemişti. Bunun üzerine de asker sinirlenip kaşlarını çattı ama bir şey yapamayacağını kendiside biliyordu. Bakışlarını tekrar elindeki cihaza çevirip onayladıktan sonra "Geçebilirsiniz." dedi büyük bir ciddiyetle.
Aras da kafasını sallayıp arkasında duran Jeffrey'e döndü ve yine kısık bir sesle sorusuna "Yakında ne olduğunu öğreneceğimizi hissediyorum." Diyerek cevap verdi ve arkasını dönüp ana binanın içerisine girdi.
Geriye kalan son kişi olarak sıra Jeffrey'e gelmişti. Nöbetçi asker öne doğru çıkması için uyardığında Jeffrey bundan daha fazlasını yapıp durmadan yürümeye başladı ve iki tarafında duran askerleri biraz geçince tekrar onlara doğru dönüp geri geri yürümeye devam etti. Tek eliyle solunda kalan nöbetçi askeri işaret edip "Hiç o elindeki cihaza bakmana gerek yok. O mükemmel Amerikan askeri benim..." hemen ardından iki eliyle kendini gösterip devam etti. "Jeffrey Miller."
Ana binanın girişine gelinceyse durdu. Kendilerini karşılayan askerlerden ikisi ve diğer nöbetçi askerler hem birbirlerine bakıyor hem de Jeffrey'in bu hareketine anlam vermeye çalışıyorlardı. Bu bakışmaları büyük bir keyifle izleyen Jeffrey ellerini beline koyup tekrar söze başladı.
"O silahlarınızın namluları yere baksa iyi olur. Bir ABD-Rusya Savaşı çıksın istemeyiz. Aslında kazanan tarafta olacağım için pek de sorun ol-"
Kendinden emin bir şekilde söylediği sözleri Vasiliy'nin Jeffrey'i omzundan tutup sertçe içeri çekmesiyle son buldu. Vasiliy hala onu bırakmamışken ve Jeffrey iki büklüm bir halde dururken sinirli bir şekilde "Kafana bir kurşun yediğinde de sorun olup olmadığını tartışabilecek misin bakalım?!" dedi ve ittirip Jeffrey' in yaralı omzunu gösterip "O, daha iyileşmeyen omzunu yerinden sökmemi istemiyorsan düzgün durmayı öğren!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Umut - Arayıcılar
Science Fiction• Dünya, daha önce hiç görmediği ya da öyle sanılan yeni bir zeki yaşam formu ile tanışıyor. Devasa uzay gemisi fark edileli tam 50 yıl geçti. Bu uzun yolculuğun sonundaysa dünya tarihinde görülmemiş, vicdanların, umutların ve ırkların çarpıştığı sı...