Bölüm 18: Göbeklitepe

3.9K 197 146
                                    

Keyifli Okumalar

•••


Ayak sesleri, daracık arka sokaklarda yankı yaparak bir ordu koşuyormuşçasına ses çıkarıyordu. Oysa sadece iki kişilerdi ve sıcak havanın boğucu esintisi, soğuğa bir nebze olsun alışmış bünyelerinde hiç de iyi etki yaratmıyordu. Kovalamacanın yarısında nefes nefese kalmışlardı bile.

Eli belindeki silahta "Dur!" diye bağırdı kendilerinden kaçana doğru ve duyulmaması imkânsız sesiyle. Bundan önceki bütün uyarılar nasıl görmezden gelindiyse, şimdi ki de aynı şekilde yok sayılıyordu.

Hemen yanında, kendisiyle birlikte koşan adam içinde bulundukları durumu oldukça yadırgıyordu. Bu nedenle giderek artan siniriyle "İngilizce anlıyormuş gibi mi duruyor?!" diye söylendi kadına.

Durmak bilmeden sokaklarda koşarlarken kovaladıkları çocuk bir yandan önüne ne geldiyse yere atıp arkasındakileri yavaşlatmaya çalışıyordu, bir yandan da bütün yaşamının geçtiği sokaklar arasında durmadan geçiş yaparak atlatmaya çalışıyordu. Kovalamacanın yaşandığı yeri bilmemeleri çocuğa yaklaşamamalarına neden oluyordu çünkü ne zaman yakalayacaklarını düşünseler, aniden yolunu değiştiriyordu.

Sonunda çocuk yavaşlayıp durduğunda çevresine baktı. Sol ve sağında iki farklı yol uzanıyordu ancak atlatmak için farklı bir yöntem arayışındaydı. Göğsü hızlı bir şekilde inip kalkarken arkasındaki insanlarla göz göze geldi ve iki adım geriledi istemsizce. Kocaman açılmış gözleri kıpkırmızı olmuştu ki işin içinde kaçış olmasa çoktan ağlamaya başlamıştı.

Çocuğun aniden durduğunu gören Aras, hemen Audrey'nin kolunu tutup onunda durmasını sağladı. Korkudan dona kalmış çocuğun bir nebze de olsa kendisini güven de hissedeceği bir uzaklıktalardı.

Öne doğru bir adım attı. Onunla birlikte çocukta gerilemişti. Bu yüzden ilerlemekten vazgeçip bir süre beklemeyi tercih etti. Ellerini aşağı yukarı yavaşça sallayarak onu yatıştırmaya çalıştı.

"Bizden kaçmana gerek yok. Sadece biraz konuşalım."

Sesini olabildiğince sakin bir tonda tutmaya çalışıyordu ancak karşısındaki çocuğa pek etki ettiği söylenemezdi. Daha fazla beklemek istemediğinden ona doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Aynı zamanda dizlerini bükmüş ve boyunu kısaltmıştı. Audrey ise yanındaki adamın konuştuğu dili anlamadığında arkada kalıp olan biteni izlemek zorunda kalmıştı.

Üzerine doğru gelen adamın Türkçe konuşması kendisinde bir anlık tereddüt oluşturdu. Buna rağmen güvenemiyordu. Havanın sıcaklığı ve koşuşturma yüzünden alnına birikmiş ter damlacıklarını koluyla hızlıca sildi. Gözlerini ara ara sağ tarafındaki sokakta gezdiriyor ama oyalanmadan kendisine yaklaşan adama geri dönüyordu.

Aras, çocuğun düşünceli duruşundan faydalanıp hemen orada onu yakalayabilirdi. O ise güvenliğini sağlamak için canını ortaya koyduğu ülkesinin çocuğunu korkutmaktan veya istemeden zarar vermekten çekiniyordu. Bu yüzden kendi isteğiyle kaçmaktan vazgeçmesi için elinden geleni yapıyordu.

Kaşlarının havalanmasıyla kırışan alnının yarattığı bitkin yüz ifadesiyle "Konuşalım." Demişti ki çocuk hiç beklemediği bir hareket yaparak sol taraftaki sokağa doğru koşmaya başlamıştı. Tekrar yerinde doğrulup ellerini bıkkınca iki yana açarak "Sonra gidersin." Dedi.

Hemen arkadaki Audrey elini alnına vurdu. İkisini peşinden koşturan bu çocuk sinirlerini fazlasıyla geriyordu. Ona kalırsa silahının belinde durması yerine çocuğa doğrultsaydı her şey çoktan açıklığa kavuşmuş olurdu. Kovalamacanın başlarında bu fikrini dile getirdiğinde Aras'ın azarlarına maruz kalmıştı.

Son Umut - ArayıcılarWhere stories live. Discover now