Bölüm 10 - Ninthia Şehri

3.5K 329 17
                                    

( Bölüm 10 - Ninthia Şehri )

Tia aklında ki düşüncelerle geçen gece daldığı uykusundan sıyrıldı. Hala kendisine ceza vermelerini istiyordu. Verdikleri ceza ölüm cezası bile olsa kabullenmeye razıydı. Komutan gönderdiği askerlerle kendine gelen Tia'yı hücreden çıkartırdı. Tia yanında ki askerlerle beraber hücrelerin olduğu binadan çıkıp Kui Köyü'nün meydanına geldiler.

Tia'yı atların çektiği arkasında demir bir kafes bulunan bir arabaya koydular. Tia kendisini izleyen gözlere aldırmadan demir kafesin içine girdi. Askerler arabaya eşlik etmek için atlarına atlayıp yola çıktılar.

Ninthia Şehri'ne yarım günlük bir mesafeleri vardı. Her türlü ihtimale karşı önden başka bir birlik göndermeyi ihmal etmemişlerdi.

İlk giden birlik yolda bir tehlikeyle karşılaşırsa farklı bir yol izleyeceklerdi. Kral bu kıza önem verdiği için güvenlik tedbirleri en üst düzeydeydi. Grupta ki askerlerin neredeyse hepsi sıradan gücü olmaya insanlardı.

Ama aralarına gizlenmiş güçlü büyücüler ve savaşçılar vardı. Tia yolculuktan sıkıldığı için meditasyon yapmaya karar verdi. Bacaklarını birleştirip meditasyon pozisyonuna geçince bilincinden olabildiğince sıyrılmaya çalıştı. Meditasyon olan olayları unutmanın ve sürekli çektiği vicdan azabını dindirmenin oldukça etkili bir yoluydu. Tia yine de Derin Meditasyon etkisini kullanmamaya dikkat etti.

Artık dayanamıyordu. Her şey üst üste geliyordu. Herkes ondan bir şeyler istiyor bir şeyleri başarmasını bekliyordu. Ettiği bir yemin vardı gücü yettiğince masumları koruyacak kötülük yapanları cezalandıracaktı. Fakat çok güçsüzdü daha yolun başında pes etme noktasına gelmişti.

Bunun için hiç bir şeyi umursamıyordu. Tia'nın bu hayatta kaybedebileceği değer verdiği hiç bir şey kalmamıştı. Zaten hepsini kaybetmişti.

Tia meditasyondayken yine umutsuz bir ruh halinde düşüncelere dalmışken kafasının içinde bir ses duydu. Ses ona "Yaptıklarından sonra kaçmayı mı tercih ediyorsun. Üstelik bir yemin ettin sen babanı böyle mi gururlandıracaksın" dedi.

Tia sesi duyduğu anda meditasyonunu bozdu. Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafına bakındı. Demir kafesin içinde kendisinden başka kimseyi göremedi. Çevresinde ki askerlerde kendisiyle konuşabilecek kadar yakın olmadığına göre hayal gördüğünü sandı. Yaşadığı onca şeyden sonra gerçekte olmayan sesleri duymayı garipsemezdi. Tekrar meditasyon haline girdi.

Tia meditasyon haline girince kafasında ki ses "Ne o Tia gerçek olduğuma inanmıyor musun" dedi. Tia ne diyeceğini bilemediği için sustu.

Bu sesle konuşmasının iyi mi kötü mü olduğunu düşünüyordu. Bir süre sonra sesin sadece meditasyon yaparken kendisiyle konuştuğunu fark etti ve hemen meditasyondan çıktı. Önünde ki sorunları çözene kadar sesle konuşmayı düşünmüyordu.

Zaten başında yeterince sorun vardı. Şimdilik daha fazla soruna ihtiyacı yoktu.

Askerler ve Tia Ninthia Şehri'nin surlarından girdiler. Tia biraz şehri inceleyince Suing'in dediği kadar büyük bir şehir olduğunu gördü. Tia mantıklı bir kızdı üzülmenin ne kaybettiklerine ne de kendisine bir faydası olmadığını biliyordu. Yine de kendini engelleyemiyordu.

Arkasında kafes olan araba çevresinde ki askerlerle birlikte Ninthia Şehri'nin geniş meydanlarından ve büyük sokaklarından geçerken şehirde yaşayan herkes onları izliyordu. Bir süre şehrin sokaklarında yolculuk eden askerler sonunda şehrin merkezinde ki büyük kulelere ve geniş surlara sahip kraliyet sarayına ulaşmayı başarmışlardı.

Saraya gelince Tia'yı kafesten çıkarmışlar ellerine ve ayaklarına demir prangalar bağlamışlardı. Tia onlara bir saniye bile karşı koymadan kendisinden ne isteniyorsa hepsini yapmıştı. Üzerini arayan askerler bir silah bulamadılar.

Aqua-TiaWhere stories live. Discover now