4.Bölüm

50 3 2
                                    

                  

Kasvetli gökyüzünde yüzen kara bulutlarla bir anlaşma yapmak istedim. Bugün daha fazla yağmur yağmamalıydı. Ama ne bulutlara söz geçirmek mümkündü ne de üzerime çöken karamsarlığa. En sevdiğim pijamaları da arkamda bırakmıştım üstelik. Geri dönüp almalı mıydım? İstesem de bunu yapamazdım. Evi geride bırakalı çok olmuştu. Bilmediğim bir yolda yürüyordum ve bu yoldan kesinlikle tek bir araba dahi geçmiyordu.Henüz nerede olduğuma dair bir tabela da görememiştim. Yağmur hızla yağmaya devam ediyordu. Üzerimdeki gri hırka soğuğu biraz pas geçse de ne yazık ki yağmura direnme hizmetini sunmuyordu. Asfalta düşen yağmur damlalarını takip ederken bir araba bulup otostop çekmeyi planlıyordum. Daha önce hiç otostop çekmediğimi ve bir yabancının arabasında yanımda biber gazı olmadan bir saatten fazla seyahat etmem gerektiğini varsaymazsak bu gayet mantıklı bir plandı. Birkaç dakika daha yürüdükten sonra duyduğum motor sesiyle gözlerimi yerden ayırdım ve tam yanımda duran arabaya çevirdim. Baş parmağımla o saçma dur işaretini yapmak zorunda kalmadığım için şanslı sayılırdım. Ama sadece sayılırdım. Şanslı olup olmadığım birazdan bineceğim arabanın sürücüsüne bağlıydı. Araba karşıdan geldiği için beni gideceğim yere bırakmama ihtimali yüksekti. Ve tabi beni bu halde arabasına almaktan vazgeçse de yeriydi. Islaktım, altımdaki eşofmanın paçaları çamur içindeydi ve şu an bir tinerciyi andırıyor olmam muhtemeldi. Hangi seçeneğin gerçekleşeceğini öğrenmek için siyah jeepin penceresinin aralanmasını bekledim. Ama bunun yerine sürücü kapısı açıldı. İnen kişiyi görmemle dudaklarımdan şaşkınlıkla çıkan isim bir oldu.

"Buğra?"

Buğra yolun karşısına geçip yanıma geldi ve önce üstümdekilere daha sonra yüzüme baktı. Sinirli gözüküyordu ve bu hiç ama hiç iyi değildi.

"Yaşasın sapık bir katil değilmişsin." dedim ve biraz önceki endişemin onu gördükten sonra kaybolmasının verdiği mutlulukla boynuna atladım. Birkaç saniye sarıldıktan sonra geri çekilip hala kızgın olup olmadığını görmek için yüzüne baktım. Sinirli bakışları yerini boş bakışlara bırakmıştı. Ne dediğimi anlamamış olmalıydı.

"Otostop diyorum. Her zaman senin gibi iyi insanlar çıkmayabiliyor arabadan. Yani daha önce denediğimden değil tabi. Ama haberlerde görüyoruz. Bu devirde de kimseye güven olmuyor. "

"Sapık olmadığım bir gerçek ama saçmalamaya devam edersen katil olabilirim İzgi." Buğra'nın şaka yapmadığı belliydi. Çenesi kasılmıştı ve gözbebekleri büyümüştü. Ama bana bu kadar fazla kızmış olamazdı. Issız bir yerde bu halde yürümem ne kadar yakın arkadaşım da olsa onu bu kadar sinirlendirmezdi. Yine de sinirini benden çıkarmasını istemediğimden  "Tamam, tamam susuyorum." dedim ve ortalığa çöken birkaç saniyelik sessizlikte kafamdaki soruların dudaklarımdan dökülmemesi için çabaladım. Buğra'nın yüzü de bu birkaç saniye içerisinde yumuşamıştı ve eğer beni tanıyorsa şuan bir şeyler sormamak için kendimi zor tuttuğumu anlamış olmalıydı. Bu kızgınlığının gerçekten bana mı olduğunu merak ediyordum. Yağmur damlaların toprak zeminle buluşmasından çıkan ses dışında hiçbir sesin olmaması beni olduğu kadar Buğra'yı da rahatsız etmiş olmalıydı ki sessizliği bozan o oldu. Derin bir nefes aldıktan sonra söyleyeceklerini toparlamak istercesine biraz bekledi ve ardından konuştu.

"Sana kızgın değilim. Deran Tuğlu'ya kızgınım. Arkamdan iş çevirmesi onun için hiç iyi olmadı."

            Tahmin ettiğim gibi beni tanıyordu ve ben sormadan ne düşündüğümü anlamıştı. Ama bu kısa açıklama benden habersiz bir şeyler karıştırdığı gerçeğini değiştirmiyordu. Az önceki durgunluğum kafamda çakan şimşeklerle bozulmuştu.

KONTROLSÜZ TERAPİOnde histórias criam vida. Descubra agora