Oda No 4

330 31 7
                                    

Bu bölümü yazmak ayrı bir zevk verdi umarım siz de eğlenirsiniz :)

"Amy...Amy!"

Amy'nin ayılması uzun sürmüştü. Ona ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. En son birilerinin ona baktığını ve... Sonrası karanlık.

Bonnie onu yastıklardan kaldırırken diğer kimselerin dikkatini çekmemeye çalışıyordu.

“Bana ne oldu böyle?” Amy’nin sesi kötüydü. Boğazı kurumuştu, su içmeye ihtiyacı vardı.

“O fanusa bakmamalıydın Amy.”

“Ne fanusu?..” Sonradan aklına gelmişti. Ah evet o içinde saksı olan ve sonradan yok olan fanus.

“Fanusun içinde içinde bi-birden saksı vardı ve yok oldu!” Amy kelimeleri doğru seçemiyordu. Aslında gördüğüne inanamayacak haldeydi.

“Fanusun özelliği meditasyon sırasında en derin duygularımıza ulaşmak içindir. Her kim fanusun içindeki bitkiye bakarsa bayılmayla orantılı şeyler yaşar. Sen ne görmüştün?”

Amy küçüklüğündeki üvey ailelerinden birini gördüğünü anımsamıştı. Uslu durmak hakkında, Lydia Gerard’ın söylediği sözler… Tanrım, kadın şuan diğer dünyayı boylamıştır. Mekanı cennet olsun, Amy onu bıçak kullanmakla ilgili sözleri sonrası işini halletmişti. Amy’nin öfke problemleri olabilirdi evet, ama kimse ona nasıl davranacağı hakkında bilgilendirme yapamazdı.

“Ben hatırlayamıyorum, hadi çıkalım buradan.” Bonnie de daha fazla konuyu kurcalamadan onun kollarından tutup koridora çıkmışlardı.

Fakat Amy hala yaşadıklarına inanamıyordu. Burası tam anlamıyla bir Tımarhaneydi! Ve Amy’nin burada dönenlerden bir an önce haberdar olması gerekiyordu. Tabii bu gezi bittikten sonra.

3 No’lu odada işlerini bitirdiklerinden sonra karşı tarafa yanı Fiziksel Aktivitelerin yapıldığı alana doğru yürümeye başladılar. Çevrelerindekilerin gözleri hep Amy’nin üstündeydi. Neden bir kere olsun onu normal görenler çıkmıyordu! (?)

3’ten direk 4 no’ya atlamışlardı. Geriye doğru gidiyorlardı anlaşılan. Başlarında olması gereken Jack, ortalıkta görünmüyordu. Onun yerine havada uçan hani Amy’yi bayıltan fanus, yol gösterici olarak görev alıyordu. Amy de o fanusa bakmamaya özen gösteriyordu. Aynı olayın tekrar yaşanması istenmezdi.

Bu oda, gerçekten çok farklıydı. Aslında bakılırsa oda demek yanlış olurdu. Duvarlar gri tonlarına bürünmüş, soğukluk buram buram yayılıyordu. Duvarlarda birbirinden farklı aletler vardı. Hayır, alet demek yanlış olurdu. İşkence araçları? Belki. Amy’nin sol tarafında boydan boya üç direk asılmıştı. Duvara doğruda her birinin arkasına doğru çivi ile iğne arası tasmalar mevcuttu.

Amy’nin tüyleri diken diken olmuştu. Fakat diğer hastalara baktığında hepsinin bu ortama alışık olduğunu görebiliyordu. Hatta bir tanesi zincirlerini bağlaması için Amy’den yardım istemişti! Amy şöyle bir durup odayı kolaçan ettiği sırada bir şeyi fark etti. Burası işkence odası değildi. Burası Striptiz barı gibi bir işlev görüyordu.

“Ihh. Midem bulanıyor.” Amy karnını ovuşturunca Bonnie onu kolundan tutup kırmızı koltuklardan birine oturttu.

“Bu odaya ilk geldiğimde ben de aynı hisler içerisindeydim. Ama bir süre sonra alışıyorsun, hele ki bak güç kalkanlarını aktif ettiklerinde bütün enerjin oraya aktarılıyor ve işin bittiğinde rahatça uyuyabiliyorsun.”

Amy, direklerin kenarlarındaki uzun ince kırmızı borular geçiyordu. Görememesi normaldı. Oda karanlık, üstünde gri renklerle kaplanınca, resmen uyku alanı oluşturulmuştu. Tabii gözlerini daha netleştirince kenarlardaki kameraları da yakalayabilmişti.

“Bizim işkence görmemizden haz mı alıyorlar?” diyerek kamerayı gösteren Amy, Bonnie’nin ilk defa onu gördüğünü anladı.

“Herhalde,” dedikten sonra Bonnie’den kalkıp direklerden birisinin önüne geçti.

“Bana yardım edecek misin?”

“Ha?”

Kaş çatarak zincirleri işaret etti.

Amy hemen kalkıp zincirlerin uçlarını takip etti. Başlangıcını bulunca onu tutmalık alan olan küçük havzaya yerleştirdi. Sıkılığını Bonnie’nin istediği gibi ayarlayınca boğazdan geçirilecek tasmayı ayarladı.

“Kenardan çiviyi oynat, en dibe kadar sık.”

“En dip mi? Delirdin mi sen!”

“Hayır, sen dediğimi yap, daha iyi oluyor.” Amy gözlerini kapatarak çiviyi en dibe kadar sokunca Bonnie’nin acı dolu haykırışlarını ve inlemelerini duydu.

“Çok özür dilerim, özür dilerim!” Amy tam çıkarıcakken Bonnie onun kolundan tuttu.

“Daha sıkı.” Gözleri rüyasında gördüğü gibi simsiyah olmuştu. Ve göğsü inip kalkarken kollarında damarlarından kanları çekiliyordu.

“Bu kadarı yeter, seni bırakıyorum.” Amy tam o boruları çıkarıcakken onun küçük bir çocuk gibi çığlık attığını gördü. Diğerleri de Amy’nin onu çıkarmasından etkilenmiş olsalar gerek, tıpkı Bonnie gibi çığlık atmaya başladılar.

Sesleri o kadar artmıştı ki koridordan gelen güvenlikler, Amy’nin kolundan çabucak tutup boşta olan bir demirin önünde ittiler.

“Hayır! Hayır, hayır!..” Amy çığlık atarken bu seferde onların sesi kesilmişti.

“Söz veriyorum daha yapmayacağım, uslu olacağım!” O kolları savursa dahi, karşısında olanlar ondan daha güçlülerdi. En sonunda Amy’nin bileğine borulardan birini bağladıklarında sesi gitmişti. Bağıracak hali kalmıyordu. Boğazından geçirdikleri tasmanın bile etkisini hissetmemişti. Gözleri kapanırken son gördüğü şey Bonnie’nin demirden ayrılıp koridora çıktığı oldu.

 ***************

Kameraların arkasında olan Jack, elinde tuttuğu beyaz kedi ile olan biteni inceliyordu. Bu kızda farklılık vardı. Bunu gözlerinden anlayabiliyordu. İlk günden kimse bu kadar huzursuzluk çıkaramazdı. Hele ki fanusta gördükleri yüzünden bayılması.

Fanusun başlıca görevi bakan kişilere en mutlu anlarını göstermekti fakat Amy denen bu kızın gördükleri yüzünden bayılması kimsenin aklına gelmezdi. Çoğunluğu fanusa yaklaşmaya çalışır ve diğerleri engel olurlardı. Çünkü Lennox House’a geldiklerinde hepsi bilirdi ki, dokunmamaları ve gitmemeleri gereken tek yer Fanus ve Bodrum katıydı.

Jack diğer kameralara bakarken her şeyin normal olduğunu gördü. İpin üstünde baş aşağı sallanan adam İmdat! Diye bağırırken yaptığı tek şey sigarasını küllüğe doğru tüttürmek oldu.

I'm not sorry IEn iyi Paranomal HikayesiIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant