19.Bölüm "Belladonna" (Part1)

343 44 43
                                    

"Birbirimize karşı kimiz, neyiz bilmiyoruz. Anlıyorum ki kimliklerde sorun değil. Biz sadece birbirinin sözlerinden keyif alan, kimi zaman öğrenen, kimi zamansa düşünen iki suretin sahibiyiz." Aylar önce ona attığım mesaj buydu. Hâlâ da aynı hissiyatı taşıyorum. O benim adı olmayanım, ama fikirlerine değer verdiğim nadir kimselerden aynı zamanda. İki gece önce, Sahipsiz Yollar Çıkmazı'nın genel düzenlemelerini bitirdikten sonra estiler ve sabaha karşı açıp yazışmaları okudum. Geçtiğimiz yaz, Ağustos ayında Bay R'nin Kadınları'na dair sıcacık temennileri ile başlayan sohbetimiz bugün buraya kadar gelmiş... Kelimeleri genellikle seçkinlikle sadelik arasında gidip gelen, inanılmaz bir söz yetisine sahip, anlattıklarının ardındakini okumasını bilirseniz size çok şey vaat eden bir kimse o. "Sevgili Dost, hal hatır sormaya geldim.Umarım iyisindir." der ve kaldığımız yerden devam ederiz.

Bölüm çok sevgili "kagtkz" a adanmıştır. Eşlik eden herkese sevgiler. Huzurla kalın.

Beethoven - Moonlight Sonata

*****

Yazmak Pars için sarımtrak parşömenlere kurşini renkli harfleri boca etmekten çok daha fazlasıydı. Şimdi kulağına gramafondan yükselen buğulu ezgiler karışıyorken, dudaklarına mıhladığı sigarasının son demlerini çekiyordu içine. Bir ayağı kırılmış ahşap çalışma masasının altına bir zamanlar gençlik hevesiyle yazdığı bir aşk kitabını sıkıştırmıştı. Mutlu bir aşkı resmettiği satırları hiçbir zaman çok satmamıştı, ya anlamamışlardı ya da anlatamamıştı. O zaman karar vermişti ellerinin kana bulanmış karanlığı iyi yazabileceğine de, zira Pars sadece bundan ibaretti.

Kaç geceyi sandalye tepesinde güne bağladığını seçemiyordu artık. Gramafondan yükselen buğulu ezgileri, kadehlerden şişelere terfi eden içkileri, dudaklarına mıhlanan sigarası ve el yazmalarıyla baş başaydı. İçiyor ve yazıyordu. Bu onun için kendi sonuna koşar adım gitmekle eş değer olsa bile günlerdir hiç durmadan yazıyordu hem de. Arada Gece'ye adadığı satırlarda vardı. "Hayatın nefes aldığımız anların değil, nefesimizi kesen anların toplamı olduğundan bahsedilir. O halde ömrüm bir kelebeğin ömrüyle eş değerdir, zira tek bir gece de zifiri karanlıklara örülü bir kalbin sahibinin hükmünde kesildi nefesim. Ondan geriye kalacak olan koca bir hiç, benden ona kalacak olan ise bir garip ah..." demişti bir kenara. Aklı hayatında bile isteye yitirdikleriyle doluydu ama kalbinin her köşesinde Gece ve onun karanlığı vardı. Bu yüzden ucundan kanla karışık zift akan mürekkebinin bıraktığı satırlar eninde sonunda Gece'ye değiyordu.

Fakat durdu neden sonra, bu kadarı fazlaydı. Mürekkep bulaşmış parmakları arasında çevirdiği kaleme yeniden tutundu. Yeni bir sayfayı koydu önüne, bir süre bakıştı ve ardından çok sevdiği böğürtlen şarabından küçük bir yudumla dilini ıslattı. Kulaklarını dolduran piyano sesinin ardından gramafondan gelen çıtırtıları dinliyordu bir yandan da. Bir süre düşündü, düşündükçe gerçeklerin ağırlığı boğazına dizilmekte gecikmemişti. Başını eğip, gözlerini kapattı. O andan sonra aklının karanlık sokaklarındaydı.

"Gökyüzünde Dolunay'ın asılı kaldığı bir gece, tenha bir sokağın orta yerinde, sonbahar yapraklarının itinayla kaldırım kenarlarına süpürüldüğü caddeler boyu yürüyorduk. Ruhum yanı başımdaydı. Sakince yolun sonundaki karanlığa doğru adımladık. Gülümsedim, o da gülümsedi. Hiç konuşmadık. Bir ara ruhuma baktım, tasvir edildiği gibi beyazlar içinde değildi. Aksine, tıpkı yazdıklarım gibi grimsi bir toz bulutuydu o. Bunun yirmili yaşlarımdaki sancılı dönemlerimin bir yansıması olmadığını da o vakit anlamıştım. Kısacası, kalbimin aydınlık yanını taşıyan ruhum, ellerimi kanla yıkayıp uçurumun kenarında filizlenmeye başlamamla karalara bürünmüş ve son nefese kadar arafın dayanılmaz yükünü omuzlarında taşıyacak olan o grimsi toz bulutuna evrilmişti.

Sahipsiz Yollar ÇıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin