*13

1.2K 144 19
                                    

Luke, Michael marketten çıkana kadar bekledi, sonra da Calum'ın yanındaki sandalyesinde yerini aldı. Bir süre ikisi de konuşmamışlardı. Luke, Calum'a onun kendisine ne söylediğini merak etse de Calum'ın onun arkasından bakışını gördüğünde bundan vazgeçmişti. Elleriyle yüzünü örttü ve kafasını boşaltmaya çalıştı ama düşünceler oradan oraya gidiyor, birbirine karışıyor ve düğüm oluyorlardı ve Luke bundan kurtulamıyordu. Yaşananları, dünkü kızı, dakikalar önceki konuşmayı düşünmeden duramıyordu. Garip olan ise düşündüğü her şeyin Michael ile ilgili olmasıydı. Luke bundan nefret etti.

"Seni sordu" dedi Calum sandalyesine yaklaşırken. Luke kaşlarını çattı ama Calum bunu göremezdi. Elleriyle yüzünü kapatmıştı.

"Bunun beni ilgilendirmesi mi gerekiyordu?" dedi Luke sertçe.

"Seni sordu, dostum. Bunun seni ilgilendirmesi gerekmez mi?"

Luke aptallığına lanet etti ve ellerini yüzünden çekip iç geçirdi. "Haklısın."

"O, değil mi?"

Luke şaşkınlıkla arkadaşına döndü. "Ne?"

"O, değil mi? Bu kadar içmeni sağlayan çocuk."

"Saçmalama. Benim onunla bir alakam yok."

Calum gülümsedi. "Luke, çok kötü bir yalancısın."

"Kapa çeneni."

Calum güldü ve Luke umursamadı. Tüm geceyi boş boş oturmakla geçirmişlerdi. Calum ara sıra uyuyor, herhangi bir gürültüde uyanıyor ve tekrar uyumaya başlıyordu. Luke ise tüm gün boyunca uyumuş sayılırdı. Kafedeki patronuna söyleyebilecek doğru düzgün bir bahane arasa da sonra gerçeği söylemeye karar verdi. Kafam çok karışıktı, içtim ve uyanamadım.

Evet, bunu diyebilirdi çünkü kafedeki patronu acımasız herifin teki değildi. Luke, Michael ile yaşadığı anları; dünkü kız ile yaşadıklarını -ve yaşamış olduklarını düşündüğü şeyleri- , ardından bugünü düşündü ve Michael'ın yeşil saçlarını beğendiğini fark etti.




artık bunları şey ettirsem diyorum çok uzadı

luke sen de ne vermez bişey çıktın amk

neyse olayları hızlandıracağım

bay

exchange? no || muke (+)Where stories live. Discover now