36-Alevden Işık

4.6K 266 70
                                    

Uğultulu rüzgâr derimin üzerindeki gözeneklerden akıp tüm vücuduma cereyan yaptı. Gözlerimi açıp açmamak arasında direnirken bulunduğum yerin fazla sessiz olması daha çok yummama neden oldu. Ensemden başlayan ürperme tüm benliğime sarılırken yavaşça kirpiklerimi kıpırdattım. Alt dudağım üst dudağımla birlikte yukarı kalkmış, meraklı gözlerle önüme baktım.

Pas tutmuş gri parmaklıklar çarptı ilk başta gözüme. Gecenin karanlığı ensemde birikip daha çok ürpermeme neden oldu. Elimi parmaklığın aralığından sokup buğulu olan camı parmaklarımın tersiyle sildim. Yuvarlaksı sildiğim küçük alan görüntümü netleştirip içeriyi görmemi sağladı. Tanıdık gelen ufak salonla kaşlarım çatılırken gördüğüm masayla donakaldım.

Benim masam.

Annem, babam ve ablamın ufak masamızın etrafını çevreleyip hüzün dolu gözlerle birbirlerine bakmaları içimde donmuş olan bir şeyleri tutuşturdu. Bu an... Tekrar yaşanıyordu. Olup biten bir şey nasıl olur da bir daha yaşanabilirdi? Belki de hiç yaşanmamıştı. Fakat babamın elleri arasında tuttuğu silah aklımdaki anın yaşanmasa bile yaşanacağı anlamına geliyordu. Yutkundum. Daha önce bu durumu engelleyememiştim. Böyle bir şeyi bir daha yaşayacağımı düşünsem engellemeyi düşünür müydüm? Hiçbir şey düşünmemiştim ve yaşadığım şey tekrar başıma gelmişti. Hissizleşen parmak uçlarımla camı tıklattım. Herhangi bir tepki alamadım. Bunun üzerine avucumu cama bastırıp vurmaya başladım, önce yavaş yavaş ardından sertçe. Hiçbir kıpırtı yoktu. Kendimi gösteremiyor ve duyuramıyordum.

Elimi buğulu camdan çekip parmaklıkları parmaklarımla sardım. Gözümü anneme iliştirdiğimde açık kahve saçlarını geriye atıp güzel boynunu meydana çıkardı. Boynunda parıldayan terleri olduğum yerden görebiliyordum. Yine korkuyordu. Ablam Şahan'ın ise hıçkırıklarını görebiliyor fakat duyamıyordum. Sessizliğin içinde kulaklarım bir kırıntı ses ararken gözlerim önündeki görüntülerden haraplaşmaya başlamıştı. Gözlerimi babama getiremeden çaprazındaki sandalye gözlerime doldu. Boştu. Orada oturması gereken ben iken parmaklıkların arkasından onları izliyordum. Ters giden bir şeyler vardı.

Alnımı parmaklıkların üzerindeki elimin yüzeyine yaslayıp düşünmeye çalıştım. Beynimi bir an olsun boş bırakmayan düşüncelerden iz yoktu. Düşünceler her hücreme sinip beni yavaş yavaş yok ederken şimdi ise yoklardı ve onlarsız kendimi çırılçıplak hissediyordum.

Alnımı yavaşça elimin yüzeyine vurmaya başladım. Hatırlamam gereken bir sürü şey olduğunu tahmin edebiliyordum ama zihnimden geçirebileceğim tek bir şey bulamadım. Dişlerimi sıkıp kendimi zorladım. Aklımdan o geceyi geçirdim. Kendimi öldürmem gereken yerde yangın çıkmış ve korkup evden çıkmıştım. Peki ya nereden çıkmıştım? Bu parmaklıklar o zaman da var mıydı?

Alnımı elime daha hızlı vurmaya başladım. Sanki düşünceler bir an önce beynime dolacak gibi. Evet, parmaklıklar vardı. Okula giden çocukları hep bu gri parmaklıkların arkasından seyrederdim. O hâlde kapıdan çıkmıştım. Hatırladığım şeyle içim kıpırdanırken başımı elimden çekip aileme baktım. Gözleri vedalaşırcasına konuşuyordu. Hayır, bu defa bu vedayı engelleyecektim.

Pencerenin önünden bir iki adım uzaklaşıp etrafıma bakındım. Zifiri karanlık tüm hücrelerimi alt üst ederken salonun penceresinden sızan ışık dışında başka bir aydınlık göremedim. Gece geç saatlere kadar pencerelerinden dışarı ışık sızdıran komşularımızın ışıkları dahi sönüktü. Tüm mahalle karanlık altında kalmıştı ve kalan tek ışığın da sönmesine izin veremezdim.

Dudaklarım gibi tüm organlarımın iflahı kurumuş, boğazıma dizilen korkular sinsice gülmeye başlamıştı. Kapı.. Belki kapıdan girebilirdim. Olduğum yerde daha fazla oyalanmayıp evin etrafını dolanmaya başladım. Yaşadığım bu şey belki de onları kurtarmam için bir şanstı. Bu defa şansımı iyi kullanacaktım.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now