09# Metal

9K 691 302
                                    

# 9

M E T A L

K I Ş A S K E R İ

Düşüyordu.

Havanın soğuk olduğunu hissedebiliyordu, yüzünü bir bıçak gibi keserken korku vücudunun her yerini esir almıştı. Öleceğini düşünüyordu hatta bunu biliyordu. 

O kadar yüksek bir yerden düşüyordu ki sağ çıkamayacağı kesindi.

Kalın kar tabakalarıyla kaplanmış dağın zeminine sertçe düştüğünde her şey karanlığa gömüldü.

Kış Askeri nefes nefese gözlerini ardına kadar açarak uyuya kaldığı yerden doğruldu. Ne görmüştü? Rüya? Kâbus? Belki de gittiği bir görevden kalan kısa bir anıydı. Her ne gördüyse, o kadar gerçekçiydi ki karın dokusunu, havanın soğukluğunu çok net hissedebilmişti. Özellikle de zemine çarptığı zamanki acı... Ciğerlerinde nefese dair ne varsa sökülüp alınmış ve sol kolu ise tarif edilemez bir şekilde acımıştı.

Düşünceli gözlerle biyonik koluna bakarak kaşlarını çattı. Sol koluna ne olduğunu bilmiyordu, nasıl veya ne için bu kola sahip olduğunu hatırlatacak tek bir hatırası bile yoktu. Gördüğü tuhaf rüya ise, sanki bu düşüncelerine zıtmış gibi ona sorguladığı şeylerden çok kısada olsa bir parça göstermişti. 

Eğer rüyası ona geçmişiyle ilgili bir ışık tutuyorsa o zaman hafızasını kaybetmiş olabilir miydi?

Cevapsız sorularını aydınlatabilecek kadar iyi bir yanıt olsa da, sadece bu kadarına yetiyordu. Neden hafızasını kaybettiğini, ona tam olarak ne olduğunu bilmiyordu ve bunu nasıl gün yüzeyine çıkaracağıysa ayrı bir muammaydı. Rüyasına bir anlam yükleyecek kadar kendine ve hafızasına güvenmiyordu.

''İyi misin?''

Kış Askeri yaslandığı yatağın arkasından gelen sesle irkilerek başını geriye doğru çevirdiğinde Melinda'nın uykulu gözleriyle göz göze geldi. 3 gündür onunla beraberdi. Genç kadının sağlığı yavaşça düzene girerken görevlerini aksatmadan vakit geçirebilmenin bir yolunu bulmuştu. İlk başta kalmak istememiş olmasına rağmen Melinda'yı yalnız bırakmak ona yanlış gelmişti.

3 gün onun için uzun bir süre zarfıydı. Ne zamandır biriyle aynı odada bu kadar uzun süre kaldığını hatırlamıyordu ama onu inanılmaz zorlamıştı. Genç kadının sürekli olarak onunla iletişim kurmaya çalışması zorluk seviyeyisini her seferinde bir tık daha yukarıya taşır olmuştu.

Aslında çabasını takdir etmişti. İnadı sevimliydi, pes etmeden her seferinde aynı yumuşak sesle onunla konuşmaya çalışırken kendisinin yaptığı tek şey sessiz kalmaktı. Konuşmak onun için başlı başına ayrı bir konuydu. Görevleri için rapor verirken veya ona sorulanı yerine getirmek dışında sesi çoğu zaman kendine saklı kalmıştı.

''Hey,''

Melinda ona bir kere daha seslenerek dirseklerinden yardım alarak doğruldu ve ellerinden biriyle Kış Askeri'nin yüzüne dokundu. Nazik eli dikkatlice kısa sakallarına değerken çenesi gerginlikle kasıldı.

Ona bakan kahverengi gözlerdeki endişeyi görmek üzerinde garip bir etki yaratıyordu. Kimse ona bu şekilde bakmamış, dürüst bir samimiyetle yaklaşmamıştı ve bunları karşısındaki kadından bu kadar net görebilmek onu derinden sarsıyordu. Nasıl da saftı... Toyluğu, ifadelerinde dolanan içtenliği duygu ve düşünceleri birbirine karıştırarak aklının çalışmasını durduruyordu resmen. 

''Terlemişsin, kötü bir rüya mı gördün?''

Melinda'nın endişesi sesine yansırken, Kış Askeri kuruyan boğazına rağmen yutkunarak geriye çekildi ve saçlarının yüzünü örtmesine izin verdi. Bu kadının üstünde sahip olduğu etki gün geçtikçe artıyor, yavaş ama emin adımlarla onu ele geçiriyordu. Bunu başarabilmesi ürkütücü olmakla beraber güzeldi de, çünkü dahasını istemesine sebep oluyordu. Daha, daha, daha fazlasını... Hepsini.

Kırılgan MetalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin